Türkçeci Faruk Bey'in oğlu çocuk felci riskiyle tedavi altına alınmıştı. Müdür, yardımcısı ve ben birlikte hastaneye gittik. Faruk Bey ve eşi çok üzgündü. Önce soğuk algınlığı zannetmişler ama sanki biraz geç kalmışlardı. Aradan iki ay geçmişti. Faruk Bey'in oğlunun tedavisi sürüyordu ama çocuk felci riski devam ediyordu. Faruk Bey oğlunun haline üzülüyordu ama isyan edercesine cümleler söylüyor; "Neden benim oğluma, neden?" diyordu... Eşi de aynı okulda öğretmendi. İşte bu söz üzerine Müdür Bey, Türkçeciyi kenara çekti: -Benim ayağımdaki aksaklığı hiç merak ettiniz mi Faruk Bey, dedi. Hepimiz tuhaflaşmıştık. "Belki yüzüme karşı denilmese de arkamdan bazen 'topal' diyenler olduğunu bilmiyor muyum sanıyorsunuz. Evet ben de bir yürüme engelliyim. Bu engel otuz beş sene önce benim geçirdiğim çocuk felci sebebiyle oluştu bende de. Bana anne babamın ve çevremdekilerin merhamet dolu bakışlarını hiç unutmam. Bir de dedemin ağaçtan yaptığı koltuk değneklerini. İlkokula bu değneklerle gittim. Beden eğitimi derslerinde arkadaşlarım oyun oynarken ben sınıftaki ansiklopedilerle cebelleştim..." Sonra çocukluğunda kendinde iz bırakan bir olayı anlattı: "Köyümüzdeki avcı Osman Amcanın 'Külcü' adında bir köpeği vardı. Çok değerli bir av köpeğiydi Külcü. Çok para verdiler ama vermedi... Bir gün Avcı Osman'a şehirden misafirleri gelmişti. Domuz avına çıkmaya karar vermişler. Avda bir kurşun isabet ediyor Külcü'nün sol ön ayağına. Avcı Osman da arkadaşları da çok üzülüyorlar. Ama yapacak bir şey yok. Avcı Osman köpeği öldürmekle topal olarak yaşaması arasında kararsız kalıyor. Ama bacağını sarıp kanın durması için yarayı dağlayıp parka içine sararak sırtlarında köye getiriyorlar. Bu köpek ölmedi, hayata tutundu. Hatta üç ayağıyla yürümeyi, soyunu sürdürmeyi bile başardı... İşte ben bu köpeğin yaşama azminden kendime pay çıkarttım. Bu azimle hayata sımsıkı sarıldım. 5. sınıf sonunda yatılı öğretmen okulunu kazandım. Ardından Erzurum İlahiyat Fakültesi'ne başladım. Erzurum'un kışları çok soğuk olur. Fakirlik diz boyuydu. Esnaf beni dükkânına davet eder bir ihtiyacım olup olmadığını sorardı. Allah hepsinden razı olsun, bende çok hakları vardır. Öğretmenlerim de bana hep pozitif ayırım yaptı. Hep ayağım sebebiyle. Hiç sene kaybetmeden okulu bitirip Din Kültürü Öğretmeni oldum. Neyin hakkımızda hayırlı olacağını bilemezsin. Köyde iki kardeşim var. İkisi de kahvede pinekliyor. Ben bu ayağım yüzünden okula heveslendim. Şimdi öğretmenlik yapıyorum. Tedbirini al takdire de razı ol..." Ramazan Günhan-Bursa > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00