Bursa'daki işimi bitirip Büyükorhan'a dönecektim. Çocuklar o yıllarda küçük olduğu için orada görev yapıyordum. Sakin, rahat bir ilçeydi. Batı garajından saat başı transit minibüsler kalkıyordu. Müşterisini dolduran araba hareket ediyordu. Minibüs yazıhanesinden biletimi aldım. Arabaya bindim. Yanımda şehirli, 70 yaşlarında bir hanımefendi oturuyordu. Selam verdim. Selamıma karşılık verdi. Yol uzundu. Hoşgörülü bir hanımefendiye benziyordu. Bana sordu: -Oralı mısın evladım? -Hem oralıyım hem orada öğretmenim. -Benim de gelinim orada. Hacılar köyünden Emin'in kızı benim gelinim olur. Emin Ağabeyin çocuklarının dersine girmiştim. Kız olsa olsa, yirmi yaşında ancak vardı. İçimden dedim ki: "Galiba fakirlikten olsa gerek yaşça büyük birine vermişler!" Ben böyle düşünürken teyze konuşmaya başladı: -Benim 25 yaşında bir evlatlığım var. Emin'in kızı ile geçen yıl bizim mahallede tanışmışlar. İkisi de lise mezunu. Biz de ailesiyle tanıştık. İyi insanlardı. Üç ay içerisinde evlendirdik. Geçen hafta ailesine çilek toplamaya yardımcı olmak için köye gitmişti. Şimdi ben de onu ziyarete gidiyorum... Damat beyin evlatlık olması ilgimi çekmişti. Hanımefendinin konuşkan olması da cesaretimi artırdı. Merakımı yenemeyip sordum: -Peki teyze, kendi çocuğunuz olmamış mıydı? -Eşim Tekel'de çalışıyordu. Evlendikten sonra 20 yıl boyunca her türlü tedaviyi denedik. Ama nasip değilmiş. O zaman hem eşimin hem de benim kardeşlerimden bize çocuklarından birini evlatlık vermek isteyen olmuştu. Ama ne eşim ne de ben evlatlık almaya sıcak bakmamıştık. Ben yine dayanamadım: -Peki teyze bu evlatlığa sonra nasıl karar verdiniz? Derin bir nefes aldı. Anlatmaya başladı: -Bizim evimiz Sarımeşeler'de idi. O zamanlar Çocuk Esirgeme Kurumu'nun karşıları yeşillikti. Cumartesi pazar günleri oralarda piknik yapılırdı. Çocuk Esirgeme Kurumu'nun yetkilileri bir karar almışlar. 2-5 yaş arası çocukları pazar günleri o piknik yerine getiriyorlardı. Kapılar açılınca hepimiz o tarafa doğru yönelirdik. Oradan gelen çocuklarla 1-2 saat vakit geçirirdik. Sonra görevliler alıp götürürlerdi. Ama Ahmet'i onların götürmeye gücü yetmedi. Biz eşimle pazar günü pikniğe gitmiştik. Çocuk Esirgeme'nin kapıları açıldı. Çocukların hepsi koşuyordu. En arkadaki çocuk ise düşe kalka bize doğru geliyordu. Ben de yerimden kalkmışım. Üç beş adım da ben atmışım. Çocuk geldi bana "anne" diye sarıldı. Ben de ona "oğlum" dedim. İkimiz de ağlıyorduk. Devamı yarın... > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00