Üçümüz de gülmeye başladık. “İş güzel gidince yemek yemeyi bile unutmuşuz.”
Yıl 1992-93. Türkiye gazetesinde büro müdürü ve koordinatör olarak çalışıyordum. Yaşım 29, o yıllarda hummalı gayretli bir çalışma içerisindeydik. Akhisar çevre ilçeler olan Soma, Kırkağaç, Gördes, Gölmarmara bürolarına da koordinatör olarak ben bakıyordum.
Türkiye genelinde yeni bürolar, yeni iş yerleri açılıyor ve bu bürolarda gerçek tarihimizi yazan öz kültürümüze uygun ansiklopediler dağıtılıyor her eve Türkiye gazetesi ve Türkiye takvimi ulaştırılmaya çalışılıyor. Bu konuda gayretli ihlaslı zinde çalışan ekipler var.
Rahmetli Enver Abi İstanbul’da âdeta bir güneş gibi bu ekiplerin kalbine dokunuyor. Güler yüzü insana şavk verir umutsuzluğu ataleti ve kasaveti izale ederdi. Dur durak bilmeyen bir azim ve şevkle çalışıyorduk.
Bir gün Mehmet ve Süleyman arkadaşımla Kırkağaç’ta çalışma yapıyorduk işler de güzel gidiyordu. Bu bizi kamçılıyor, hızımızı artırıyordu. Namaz vakitleri durup namazımızı kılıp hemen işe koyuluyorduk.
O akşam mesai bitiminde resmî daireler zaten kapanmıştı. Esnaf yavaş yavaş dükkânlarını kepenklerini çekmeye başladı. Herkesin mesaisi bitti, insanlar kuşlar gibi yuvalarına döndü ortalık sessiz ve sakinleşti. Biz de merkez Karaosmanoğlu camisinde akşam namazlarımızı kıldık biraz dinlendik, iyi de acıkmıştık.
Bir lokantaya girdik masaya oturduk.
“Mehmet abi nedense bugün çok acıkmışım.”
“Abi ben de senin gibiyim...”
Bana dedi ki:
“Abi ya, biz bugün öğle yemeğini yedik miydi?”
“Yemişizdir ne bileyim?”
Sonra düşündük düşündük, öğle yemeği yediysek nerede ne yedik? Düşün düşün bir türlü nerede ne yediğimizi hatırlayamadık.
Sabahın erken saatinde Akhisar’da bir kahvehanede bir simit bir de çay içmiştik. Ondan bu tarafa bir şey yememiştik. Çalışma şevki ve gayretinden dolayı yemek yemeyi bile unutmuştuk.
Üçümüz beraber gülmeye başladık. “Vay be iş güzel gidince yemek yemeyi bile unutmuşuz.” Hoş bir iştahla lezzetli yemekleri yedik, karnımızı doyurduk. Herkes için mesai bitmişti ama bizim bir de akşam mesaimiz vardı. Yemekten sonra insanlar kahvehaneler çıkar bu sefer de şehrin kahvehanelerinde çalışma yapacaktık. O akşam saat 23.00’e kadar çalışmalarımızı yaptık. O da çok verimli geçti. Gece saat 24.00. Eve geldim, tabii ki o yıllarda cep telefonu yok. Ev telefonu bile nadir. DEVAMI YARIN