Ben işte bu anneme ağlıyorum...

A -
A +

Yemeklerimizi yedik. Çaylarımızı yudumlarken kapı çalındı. Gelen, köyün gençlerinden Osman'dı. Elinde bir telgraf vardı: -Bunu Güreşen PTT Acentesinden Nurettin Amca gönderdi, dedi. Karanlıkta kaybolup gitti. İbrahim telgraf kâğıdını gaz lambası ışığında okudu. Bir tuhaf oldu. Sesi hıçkırığa dönüştü. Anlamıştım annesinin vefat haberi geldiğini. Birbirimize sarıldık. -Başın sağ olsun, dedim. O gözyaşlarını silerken ben de bildiğim duaları okudum. Sabah ezanları okununcaya kadar uyuyamadık. Durup durup ağladı. Sabah gün ağardıktan sonra uyuyabildik. Ne kadar uyuduğumuzu bilmiyorum. Kapının çalmasıyla uyandım. Köyden yiyecek getirmişlerdi. Sımsıcak ekmekle tereyağıydı. "Haydi, kalk arkadaş. Ona duadan başkası gerekmez" diye teselli ederek çay demledim sofra hazırladım. Kah-valtıdan sonra bavulundan bir albüm çıkardı. Yatağın üzerine uzandı resimlere bakıyor: "Cenazene bile varamadım anam" diye ağlıyordu. Kar hâlâ yağıyordu. Üç gündür köydeydik. Köylü durumu öğrenmiş, İbrahim öğretmenin evine cenaze evi demişti. Üç gün boyunca bize yemek getirdiler. İbrahim neden sonra kendine gelebilmişti: -Bu ölen anam benim üvey anamdı... -Nasıl yani, demişim. Yani günümüzde böyle bir ana ve böyle bir ananın ardından bu kadar gözyaşı döken üvey bir evlat? Aklım almamıştı... -Yani senin daha önceden annen vardı ve öldü öyle mi? -Biz Demirci'nin çok uzak bir köyündeniz. Babamla annemi köylüler evlendirmiş. İkisi de garip. Önce ben arkasından da kız kardeşim doğmuş. Ben beş yaşındayken bizim köyde şap hastalığı sebebiyle hayvancılık bitti. Babamın çobanlığı da bitmişti. Demirci'ye taşındık. Babamın bir asker arkadaşı Demirci'deki halı fabrikalarında iş bulmuş. Evimiz top sahasına çok yakındı. Karşı komşumuz emekli bir amca ile komşu teyze adeta bizi medeniyetle tanıştırdı. O teyze evlenmemiş. Bizi kendi çocukları gibi seviyordu. Tarla ve bahçeleri vardı. Bir pazar günü elma ve nar toplamaya gitmiştik. Annem ağaçtan düşüp hayatını kaybettiğinde çok ağladık. Babam yıkılmıştı. On gün işe gitmedi. Komşu teyze bize anne gibi sahip çıkıyordu. Çoğu kez onların evinde yemek yiyor, uyuyup kalıyorduk. Aradan üç ay geçtiğinde yaşlı amcayla babam konuşuyordu. Meğer o komşu teyze artık bizim annemiz, yaşlı amca da dedemiz olacaktı. İlkokul beşe giderken fabrikada patlayan kazan faciasıyla babamızı da kaybettik. İşte o günden bugüne bize bu üvey ama bize öz annemiz kadar öz annelik yapan annemiz baktı. Üvey annemizin nasıl bir insan olduğunu asıl babamızı kaybedince anladık. Bize o kadar annelik yaptı ki kardeşimi de beni de okuttu. Kız kardeşimi evlendirdi. Benim de düğünümü görmek istiyordu... Ramazan Günhan-Bursa Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.