“Bu başına gelenlerden senin bir suçun yok, kaderin böyleymiş katlanmak gerek...”
İbrahim dedemin acıklı hikâyesini anlatmaya devam ediyorum... Komutanların gidip şehitlerinin cesetlerini alma imkânı da yoktur. Kar yağar ve her taraftan irtibat kesilir.
Süleyman, arkadaşı İbrahim’in şehit düştüğü haberini alır çok üzülür. Bu haber Erzurum Hasankale ilçesi Tenzile ve Pekecik köyünde oturan ailesine de ulaşır. İbrahim’in henüz birkaç yaşındaki kızı Hanım yetim, genç karısı Sarfinaz da dul kalmıştır.
Bir yıl sonra İbrahim’in arkadaşı Süleyman terhis olur memleketine geri sağ selim döner.
Süleyman ile Sarfinaz evlenirler ve mutlu olurlar güzel bir hayat geçirirler. Sarfinaz’ın Süleyman’dan da üç kızı olur Nebahat, Zennure, Zühre... Hanım ile beraber dört bacı olurlar, güzelce geçinip giderler. Hayat böyle güzel devam ederken tam dokuz yıl geçer. Dokuz yıl sonra şehit düştü denilen İbrahim dedem sağ selim çıkagelir. Meğerse o şehit düşülen bölüğün içinde yaralı kurtulmuş. Ruslar esir almış. Sibirya’da tam dokuz yıl esir olarak kalmış.
Anneannem Hanım diyordu ki: “Bize bir haber geldi. Dediler ki: ‘İbrahim ölmemiş, sağ salim evine geldi...’ Bunu duyan Annem Serfinaz ve herkes hayretler içinde kaldılar. Annem şoka girdi. Donakaldı, rengi bembeyaz kesildi. Ağzı kurudu, düşüp bayıldı. Ben tam 10 yaşındaydım. Babamın köye geldiği haberi beni çok sevindirdi. On yaşına kadar yetim büyüdüm artık benim de öz babam var. Sevinçten kanadım olsaydı uçardım. Üvey babam Süleyman, bu haber üzerine atına bindi üzüntünden dolayı köyü terk edip gitti. Benden başka herkesin kafası allak bullak olmuştu. Komşu kadınlar bayılan annemin yüzünü yıkayıp ayılttılar. Biraz nasihat ettiler. Bu başına gelenlerden senin bir suçun yok, kaderin böyleymiş katlanmak gerek gibi sözlerle teselli vermeye çalıştılar.
Annem şoku atladıktan sonra hayvan damına girdi. Bizim bir sarı ineğimiz vardı. Ona yaslandı ağlamaya başladı. “Kızım ben şimdi ne yapacağım, hangi toprakları başıma saçacağım.” DEVAMI YARIN