"Beni neden dövüyordunuz!"

A -
A +
"Bir eğitim çavuşu vardı. Senin ve ailenin zengin olduğunu, çavuşların olduğu bir ortamda anlatmıştı. Çok acımasız bir insandı!.."

Dedemi heyecanla dinliyordum:
"Ama beni döven askerler: 'Sende çok para varmış. Mektup yaz bu paralardan biz de sebeplenelim ya da buradan ölün çıkacak. Şikâyet edersen de seni yok ederiz' diyorlardı.
Bu dayak bu falaka acemiliğim sırasınca yedi kere tekrarlandı. Sabrettim. Hiç kimseye de bir şey söylemedim. Acemiliğim bitti, onbaşı imtihanlarını kazandım. Hem Osmanlıcayı hem de Latin harflerini bildiğimden dolayı santral onbaşısı oldum. Tokat'ta da kaldım. Beni falakaya çeken askerlerden, eğitim çavuşlarından hesap sormanın zamanı gelmişti!..
Bir gün bir tanesinin bana işi düştü. Hemen işini hallettim, santral odasındaki bana ait bölümde ona bir kahve yaptım. Kahve içerken sordum:
- Beni daha önceden tanıyor muydun?
"Hayır" dedi.
- Peki beni neden dövüyordunuz, yedi kere falakaya yatırılmamın nedeni neydi?
- Bak arkadaş. Ben seni tanımam ama seni tanıyan, senin memleketlin olan bir eğitim çavuşu vardı. Senin ve ailenin zengin olduğunu, çavuşların olduğu bir ortamda anlatmıştı. Çok acımasız bir insandı. Âdeta dövmekten zevk alırdı. Ama Allah belasını verdi. Kötü yollara gittiği için frengiye yakalandı. Onu terhis ettiler. Belki de geberip gitmiştir" dedi.
Ben bu askerin doğru söylediğine inanıyordum. Ondan, adresini istedim. Aradan iki ay geçtikten sonra bana tam olarak adresini getirdi. Adresi defterime not ettim. Çünkü onun bana yaşattıklarını unutamıyordum..."
Gece geç vakit olmuştu ama dedemin anlattıkları uykudan daha heyecanlıydı...
Dedem ise anlatmaya devam ediyordu:
- Erzincan depreminden önce bizi usta asker olarak Refahiye ilçesine gönderdiler. Çok iyi bir bölük komutanımız vardı. Hanımı da çok iyiydi. Askerleri kendi evlatları gibi severdi. Hatta anneniz doğduğunda o kadına olan sevgimden dolayı adını Harbiye koydum. Çünkü nur içinde yatsın Harbiye yengenin hepimizin üstünde çok büyük hakkı vardı... Meşhur Erzincan depremi olmuştu. Depremde bölük komutanımız ve Harbiye yenge vefat etmişti. Koskoca bölükten beş kişi sağ kalmıştık. Yollar yarılmış, bize başka illerden yardım üç gün sonra gelebilmişti. Ben yıkıntı altında kalmıştım. Binamızda yangın çıkmıştı. Belim kırılmış, ayaklarım da bu yangında yanmıştı. Çevreden yetişen köylüler son anda beni ve beş arkadaşımı kurtarmıştı. Günlerce baygın yatmışım. Diğer illerdeki askerî birliklerden yardım üç gün sonra geldi. Beni de askerî bir ambulansla Erzincan'a hastaneye getirmişler. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.