Birbirini delice sevdikleri ve aile izin vermeyince, Balgat Çeşmesi'nde buluşup kaçarak evlendikleri ama aradan on yedi sene geçmesine rağmen çocuklarının olmaması erkekte iç çekmelere sebep olurken hanımda vicdan azabı yaşamaya sebep olmuştur.
Kadın bu vicdan azabından kurtarmasını ister. Peki nedir çare? Bir kadın için asla kabul edilemeyecek bir karar:
-Seni birisiyle evlendireceğim. Ben çocuk doğuramadım ama yeni evliliğinden inşallah çocuğun olacak...
Adamcağız şaşkın ve gerçekten üzgün halde bu karara karşı çıkar:
-Hayır! Çıldırdın mı sen? Kabul etmem. Ben senin üstüne bir başkasıyla... Asla...
-Kabul edeceksin... Ben buldum bile...
-Ama hanım?
-Beni seviyorsan... Üzülmemi istemiyorsan bu evliliğe evet diyeceksin.
Kabullenmek çok zordur ama canından çok sevdiği eşinin yaşadığı müthiş üzüntü sebebiyle çaresiz kalan kocası, çok ama çok zor olan bu karara peki demek zorunda kalır...
Kadıncağız, meğer bu konuda anne tarafından bir yakınının kızıyla önceden görüşüp konuşmuştur. Onu da nasıl ikna ettiyse razı etmiştir bile...
Böylece kadıncağız, 17 yıllık evliliğinde çocuk doğuramadığı kocasını, evliliklerinin on sekizinci senesinde kendine bir kuma getirerek bir daha evlendirir.
Hiç kimsenin aklına gelmeyecek yeni bir aile düzeni olmuştur. Ayrı bir ev açıp canından çok sevdiği kocasını, hem de bir akrabasıyla kuma olarak paylaşan kadıncağız, bir yandan haline üzülmekte bir yandan canından çok sevdiği kocasının çocuğu olacağı için sevinmektedir. Bu fedakârlık ve gerçek sevgi duygusu anlatılamaz...
Bu evlilikten bir çocuk olacağı müjdesi gelince, ailede buruk bir sevinç yaşanır ama o da ne? Aradan çok geçmez... Bir gün kendinde bir değişiklik hisseder kadıncağız... Kendisi de hamile mi kalmıştır ne? 17 senedir olmayan hamilelik şimdi mi olmuştur? Doktora gittiklerinde kulaklarına inanamazlar... Çünkü kendisi de hamile kalmıştır.
Bu nasıl bir imtihandır böyle? Bu nasıl bir mükâfat? Her şeyin doğrusunu Allahü teala bilir...
Amcam demişti ki: "İşte bu adamın kaderinde iki evlilik varmış. Ama bu fedakârlığın mükâfatı olarak cenab-ı Hak, ilk eşine de bir çocuk bahşetti. Şimdi iki hanımı ve her bir hanımından birer çocuğu olan iki evli bir komşum var benim..."
Hüseyin D.-Ankara