Aradan belki yarım asır geçti ama hâlâ o çocukça mahcubiyetim gözlerimin önündedir… Ve o çocuk kalbinden anlamayan öğretmenimin şefkatsiz yüzü…
Amcamlarla evlerimiz yan yanaydı. Bahçeli birer katlı gecekondu olan evlerden birinde biz oturuyorduk birinde amcamlar… Amcam devlet memuruydu babam ise daha yeni işe girmişti…
Amcamların bize göre hâli vakti yerindeydi. Amcamın benimle emsal bir kızı vardı… Yengem bir gün Süreyya’ya orlondan tayt almış giydirmişti siyah önlüğün altına… Çok güzel duruyordu. Benim annem de, fakirlik işte, bir çiçekli pazen kumaştan kendi eliyle pijama dikip giydirmiş bana…
Henüz sekiz dokuz yaşında çocuktuk… İlkokul 3. sınıfa gidiyorduk… Ne bileyim de anneme ne diyeyim? Çocuk işte, annesi ne giydirirse onunla gider okula…
O gün sınıf öğretmenimiz Sema Hanım, benim o eteğimin altındaki renkli pazen pijamayı görmüş… Yanıma geldi. “Bu ne hâl?” diyerek kızdı. Sonra beni “çık tahtaya bakayım” diyerek sınıfın huzuruna çıkardı. Orada üzerimde bulunan o pijama sebebiyle beni aşağıladı, ayıpladı… “Bir daha böyle sınıfa gelmeyeceksin” diye azarladı.
Bu nasıl bir öğretmendi böyle? Bu nasıl bir şefkatsizlikti? Bu nasıl bir iletişimsizlikti, nasıl bir pedagoji fukaralığıydı… Okulu bitirip öğretmen olmak öğrencinin hâlinden anlamak için yeterli olmuyordu demek ki?
Şimdi benim kızım da öğretmen… İnanın kızım diye söylemiyorum… Bir gün okula gitmese öğrencileri onu arıyor “hocam neredesiniz?” diye peşinden koşuyorlar… Niye? Çünkü o diyor ki: “Anne ben her şeyden önce bir anneyim. Ve o çocukların hepsi benim çocuğum. Ben onlara öğretmenlik yaptığım kadar onları evladım gibi gözetip kollamam lazım...”
Hatta geçen gün öğrenciler öğretmenlerinin yaş gününü kutlamışlar. O kadar ki kendisinin bilgisi yok… Paylaşımında bakın ne yazmış:
“Yorgunum… Bakmayın güldüğüme… Zihnimi, kalbimi yoran her şeyden arınıp öyle giriyorum sınıfa. Bir ceketi çıkarır gibi…" “9 Kasım benim doğum günüm değil ki” dedim. “Olsun, sorsaydık söylemezdiniz” dediler. Pastanın notu çok güzel… Sağ olun çocuklar...”
Çok şükür şimdi öğretmenlerimiz hemen hepsi pırlanta… Hemen hepsi anlayışlı… Hemen hepsi öğrencisiyle empati kurabilecek iletişime sahipler… Biz çocukluğumuzda bunları görmedik ama elhamdülillah çocuklarımızın mutluluğuyla teselli oluyoruz…
N. Özdemir