Kaldırımda yürürken yanı başımda bir ses duydum -Teyze merhaba. Baktım hemen önümde duran bir taksiden geliyor ses. Bir kadın sesleniyor. Cevap verdim. -Merhaba kızım. Bir adres mi soracaklardı acaba? Ama biraz dikkat ettiğimde bizim mahallenin insanları olduğunu tahmin ettim. Yüzleri tanıdık geliyordu. -Nereye gidiyorsun teyze, şehre mi? -Evet. -E biz de şehre gidiyoruz. Gel bin arabaya da seni de bırakalım. Mahallemizin insanları olduğu için aklıma pek bir şey gelmedi. Doğrusu sevindim de. İki kişiydiler. İkisi de genç kadındı. Şoför mahallinde olan zaten arabadan inmiş koluma girmişti bile: -Buyurun teyze kimse yok arabada. -Sağ olun. Teşekkür ederim. Ben size zahmet vermeyim. Az ileride belediye otobüsü geçiyor. -Ne zahmeti teyzeciğim. Şunun şurasında aynı mahalleli değil miyiz? Hadi buyur gel... Aslında çok sevindim. Ne de olsa, ne zamandır hiç taksiye binememiştim. Özel otomobilimiz zaten hiç olmadı. Şimdi ta şehre kadar taksiyle gidecektim. Ama aynı anda mahcup oldum. Aklımdan geçen duygular sebebiyle utandım. Taksiye binmek bizim gibi yoksul insanlar için lükstü. Ama genç kadın taksiden inip kolumdan yardım ederek benim taksinin arka kapısından binmeme yardımcı oldu. Kendisi de dolaşıp öteki kapıdan arka koltuğa benim yanıma bindi. Taksi hareket etti. Dedim ki kendi kendime: "Daha insanlık ölmemiş. Komşuluk ölmemiş." Öyle ya ne vardı, hiç olmazsa aynı mahallenin insanları giderken, bir komşusunu arabasına alıp gideceği yere kadar bırakıverseydi. Onlar da benim gibi duygu içinde olmalılardı. İnsanların birbirine yardımcı olması gerektiğini söylüyorlardı. Dedi ki arka koltukta yanıma oturan genç kadın: -Bizler sosyal yardım kurumunda çalışıyoruz. Mağdur insanlara çeşitli yardımlarda bulunuyoruz. -A ne güzel... Melek yüzlü kızım... Ne çok sevap işliyorsunuz biliyor musun? -Evet teyze... Biz de zaten sevap olsun diye çalışıyoruz. Kimseye kendimizi belli bile etmiyoruz. -Tabii ya, ne demişler sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek öyle değil mi? -Evet, aynen öyle... Bu arada, kadın yardım zarfı olduğunu söylediği bir zarf çıkardı. Dedi ki: -Teyze, bunun içinde biraz para var. Yanlış anlamayın. Siz fakirsiniz diye söylemiyorum. Kendi ihtiyacınız varsa siz kullanırsınız. Yoksa çevrenizde yardıma muhtaç insanlar vardır, onlara verirsiniz. -A evladım o kadar çok var ki... -Hiç çekinmeyin. Bunlar yardım parasıdır. Tabii biz açıktan yardım yapmak ayıp diyerek zarfa koyuyoruz. Getir çantana bırakayım. Sonra siz istediğiniz şekilde değerlendirirsiniz. -Sağ olun evladım... Allah ne muradınız varsa versin. Çantamı açıp, zarfı içersine bıraktı. Öyle de kibar konuşuyor ki, cevap verirken bile eziliyordum... Derken, bu arada gideceğim yere de gelmiştik. Taksi ile on dakikalık mesafedeydi. Beni indirip yollarına devam ettiler. Bir iki adım attığımda, ister istemez bana verdikleri yardım zarfına baktım. Ne de olsa ben de kullanabilecektim. Zaten benim mağdur olduğumu bildikleri için bana vermişlerdi. Çantamdan çıkardığım zarfı açınca bir de ne göreyim, içinde birkaç kesilmiş gazete parçası var. Başımdan aşağı kaynar sular aktı. Aldatılmış hissettim kendimi. İyi de bu yaşlı halimle benim gibi bir ihtiyar kadınla dalga geçmeye utanmıyorlar mıydı? Ama yine de esas niyetlerini hala anlayamamıştım. Meğer bu içi kâğıt dolu zarfı çantama koyarlarken el çabukluğu ile benim çantadaki cüzdanımı almışlar. İçindeki bütün param gidiş geliş bilet parası beş liraydı. Onca yolu eve kadar yürümek zorunda kaldım. S.A.- Sinop Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00