Bir kamu kurumunda çalışmaktayım. Henüz evlenemedim. Sebebi yaşlı anneme bakacak kimsemiz yoktu. Anneciğim benden çok memnundu. Ona canı ne isterse pişirir, en güzel kıyafetleri giydirmeye çalışırdım. Akşamları istediği kitabı okur, istediği gün gezmelere çıkartırdım. Ama o da evlenemediğim için üzülüyordu. "Yuva kurmak senin de hakkın" diyordu. Bir gün çalıştığım iş yerine bir beyefendi geldi. Görüşmek istedi. Uzaktan bir iki akrabamızın ismini verdi. Aynı memleketteniz dedi. Mühendis olduğunu, Hollanda'da yaşadığını, eşinin üç sene önce vefat ettiğini vb. söyleyip kendini tanıttıktan sonra dedi ki: -Sizi sordum öğrendim. Eğer siz de beni uygun görürseniz sizinle evlenmek istiyorum. Hiç de sıradan birine benzemiyordu. Sorduğum sorulara gayet mantıklı cevaplar alıyordum. Doğrusu düşünmeye değer buldum. Annemle bu konuyu görüşmek üzere kendisinden süre istedim. Mesleği dersen var, geliri dersen var. Boyu posu yerinde. Kendi memleketlim. Neden olmasın? Ama anneme konuyu açmam için henüz erkendi. Acele verilen kararlardan her zaman endişe etmişimdir. O akşam anneme yine yemeğini yedirdim. Kitabını okudum. İstirahatini sağlayıp odama çekildim. Bu karar için süre gerekecekti. Bir sonraki buluşmamız ofis dışında olmuştu. Sessiz sakin bir ortamda çaylarımızı yudumlarken birbirimizi tanıma amaçlı konuşmalar yaptık. Enteresan ki benim prensiplerime hep olumlu cevap veriyordu. Yaşlı annemin olduğunu söyledim. Ona bakmak zorunda olduğumu söyledim. "Birlikte başımıza taç olur" dedi. Bu çok hoşuma gitti. Tabii bir şart vardı. Evlendiğim takdirde annemle birlikte de olsam, işimi bırakıp Hollanda'ya yerleşmem gerekecekti. On iki yıllık işimi nasıl bırakırdım? Hollanda'ya nasıl ayak uydururduk? Annem bu yaştan sonra bu değişimi kaldırabilir miydi? Çok zordu karar vermek... Bu beyefendiye dedim ki: -Sen bir Hollanda'ya dön... Ben de kendimi bu değişime bir ayarlayayım. Sonra tekrar geldiğinde kararımızı verelim olur mu? Hiç itiraz etmedi. Anlayışla karşıladı. Bu da mantıklı geldi bana... Doğrusu niyeti iyi birisine benziyordu. Derken aradan iki hafta mı ne geçmişti? Baktım bu yine çıkmış gelmiş? Şaşırdım: -İşiniz böyle sık gidip gelmeye uygun mu? -Değil ama şu evliliği sonuçlandırmadan rahat edemediğim için iş yerinden rapor alıp tekrar geldim. -Ama niye böyle acele ediyorsunuz ki? Bir düşünme fırsatı istemiştim değil mi? -Aklım burada kalarak bekleyemedim. Gerekirse raporu uzatırım. Benim acelem yok... Bu hareket beni şüpheye sevk etmişti. Bu adam bu kadar sık gidip gelebiliyor, gerekirse raporu nasıl uzatabiliyordu? Ben de bir çalışandım. Bu o kadar kolay bir şey olmamalıydı!.. O ise "Parayı verdin mi her şey kolay" diyordu. Ertesi gün doktora gitti. Güya rapor almış. Elinde doktor kaşeli bir belge... Dedim ki: -Bu hareketlerin sana olan güvenimi eritiyor. Eğer beni kandırıyorsan hiç iyi olmaz. -İnanmazsan doktora sorabilirsin. O sormayacağımı sanıyordu. Ertesi gün raporda kaşesi bulunan doktora ondan habersiz gidip durumumu anlattıktan sonra bu kimsenin raporu hakkında bilgi istedim. Doktor dedi ki: -O kişi benden rapor istedi. Ama evraklarına baktım. Herhangi bir işte çalışmıyor. İşsizlik sigortası var o kadar. Durum anlaşılmıştı. İki gün sonra geldiğinde her şeyi anlattım. Yüzü bile kızarmadı utanmazın. Adam meğer karizmatik çehresi ve diksiyonuyla bu tür av peşinde koşan bir sahtekârmış. Allah şerlerinden muhafaza eylesin... Rumuz: "E.D"-Ankara > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00