Beş çocuğu var beşi de özürlü!..

A -
A +

Beş çocuğu var. Beş çocuğunun beşi de özürlü. Ailenin en küçükleri 11 yaşında. O da zihinsel ve bedensel engelli. Dahası zavallı yavrucuğun el ve ayak uçlarında da sürekli kangren oluşuyor. Bu kangrenleşmeye şimdilik tıbben çözüm yok. Çözüm olmayınca da kangrenleşen bölgeler kesiliyor. Yani zavallı yavrucuğun parmakları kangrenleştikçe ağaç budanır gibi budanıyor. Hastalığına tam teşhis konulamamış. Akut periferik (tıkayıcı) damar iltihabı var. Vaskülit de olabilir. Periferik, oto-inflamatuar damar hastalığı da olabilir deniliyor. Sonuçta, ciddi anlamda ilgilenilmez bu çocuğun tedavisi yapılamaz ise yetişkin olana kadar belki çocukta parmak kalmayacak. Belki kesile kesile kol kalmayacak belki çocuk yaşamayacak. Peki bu talihsiz yavrunun ailesi ne hâlde? O sefillik ve bakımsızlık da ayrı bir yürek yarası. Bu ailede anne hariç herkes bedensel veya zihinsel engelli... Peki babalarının durumu nasıl? O da bedensel engelli. Ayrıca hasta. Çalışamıyor. Dolayısıyla işsiz... Bu evlilik elbette, tahmin ettiğiniz gibi yakın akraba evliliği! Yaşanan tam bir cehalet örneği... Bu bilgisizlik apayrı bir yazı konusu. Ama bu aile ve bunlar gibi nice aileler maalesef bu ülkenin bir gerçeği... Dolayısıyla bu ailenin normal bir aile ortamına kavuşturulması ve daha da önemlisi bu çocuğun normalden öte son derece hijyenik, sağlıklı bir mekanda yaşaması, yaşatılması ve bakımı lazım. Çocuğun yaşadığı ortamda nem rutubet olmamalı, özel beslenmeli, çok iyi bakılmalı... Ama maalesef bunların hiçbiri yok.. Niye? Çünkü ailenin ekonomik durumu yok. Hiçbir sosyal güvenceleri yok. Baba hasta ve işsiz. Evli olan en büyük oğulları özrü az olduğu için nispeten çalışabiliyor. Ailenin geçimi de onun omuzlarında. O da bir tekstil atölyesinde ayın on günü çalışabiliyorsa yirmi gün işsiz. Bu ne demek? Üç gün tok iseler beş gün aç yatıyorlar. Oturdukları yere gecekondu bile denmez. O derece bakımsız. Oğlu anlatıyor: -Bizim evde duvarlar rutubetten simsiyahtır. Rengini göremezsiniz. Acı ve mahcup bir gülümsemeyle devam ediyor: -Bazen annem buğday öğütür el değirmeninde. Etrafa sıçrayan buğday taneleri dahi yeşerir rutubetten. Sosyal devlet anlayışıyla bu insanlara özürlü ve evde bakım ücreti kapsamında maaş veriliyor artık. Hükümet üzerine düşen sosyal sorumluluğunu yerine getiriyor. Lakin bu insanların haklarına kavuşması konusunda bürokratik engeller var. Bir de bu ailelerin bu konulardan haberi yok. Ne bilgi alabilecek kurumdan haberleri var ne de bu yerlere gidip gelebilecek imkanları... Ben konuyu bilen biriyim. Buna rağmen bu ailenin işlemlerini yaptırana kadar bürokrasi girdabında debelendim. Başbakanımız sağ olsun diyor ki: "Biz bu insanlara maaş bağlıyoruz. Evde bakım hizmetleri ücreti ödüyoruz." Hizmeti halka ulaştıracak olan alt kurumlarda ise bürokratik sıkıntılar yaşanıyor. Mesleğin içinden biri olarak ben bu prosedürle boğuşuyorsam, ne istediğini bile bilmeyen çaresiz bu insanlar haklarına nasıl kavuşacak? Düşünün işlem sürecinin her biri bir başka kurumda. Her kurum başka bir mekanda. Ekmek parsına muhtaç bu insanlar İstanbul'da nasıl iş takibi yapacak? O çocukları kime emanet edecek? Dile kolay. Beş özürlü çocuk. Baba ise engelli ve hasta. Bu hayırlı hizmet gerekirse böylesi ailelere yetkililerce ulaştırılmalı, bu insanlara ayrıca prosedür çilesi yaşatılmamalı. Fzt. H.Ö.-Ümraniye/İstanbul > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.