“Bilmediğini bilen âlimdir”

Genelde 7 veya 8 kişilik gruplar olurdu. Hastaların odaları teker teker ziyaret edilir, hoca, asistanlardan hasta hakkında bilgiler alır, teşhis ve tedavi için gerekli olanları söylerdi. İlmî bir hiyerarşi vardı. Saygıda kusur edilmezdi. Sonra hoca talebelere döner, hastanın hastalığı hakkında bazı bilgiler verir, sorular sorardı.

Unutamadığım hatıralardan bir tanesi, böyle bir vizit esnasında oldu. Göz stajı yapıyorduk. Hocamız Prof. Dr. Zeki Çıkman (Allahü teâlâ rahmet eylesin) önderliğinde hastaları ziyaret ediyoruz. Hocamız aramızdan birine seslenerek sorular soruyordu. Bilenler veya az bilenler oluyor, eksik olanları hocamız tamamlıyordu.

Yine bir hasta başında bir arkadaşımızı seçip, hastanın hastalığıyla ilgili bir soru sordu. Arkadaş hiç tereddüt etmeden “bilmiyorum” dedi. Hiçbirimiz böyle bir cevabı beklemiyorduk. ‘En azından birkaç kelime söylerdi’ diye düşünürken hocamızın sözü hepimizi şoke etti. Biz o arkadaşa ‘ne demek bilmiyorum?’ diye kızmasını beklerken, hocamız 'bu arkadaştan ilim kokusu geliyor. Neyi bilmediğini bilen âlimdir’ sözleriyle başladı ve 10-15 dakika bu konuda malumatlar, bilgiler verdi. “İmam-ı Yusuf hazretlerine de sorulan sorulardan bir kısmına ‘bilmiyorum’ deyince demişler ki: 'Beytülmalden (hazineden) bu kadar maaş alıyorsunuz. Bir de bilmiyorum diyorsunuz' demişler. O mübarek de 'Efendim ben bildiklerim kadarı için maaş alıyorum, eğer bilmediklerim için de maaş alsam hazinler yetmezdi' buyurmuşlar...”

Böyle güzel örneklerle bilmediği konuda söylemiş olmak için söylemek yerine “bilmiyorum” cevabı vermenin ne kadar erdemli bir kelime olduğunu öğrenmiş olduk. Özellikle günümüzde her konuda sözü olan, her konuda patavatsızca konuşan hatta söylediğinin yanlış olduğunu söyleyenlere de öfkelenen nice çok bilmişleri görünce...

Mekânı cennet olsun...    

     Dr. Mucip Oral