Bilse, yüzüme tükürürdü!

A -
A +

Âlem adam şu bizim Zeki... Geçen telefon açarak demişti ki: -Abi ya bir akrabamızın zihinsel engelli bir çocuğu var. Bu konuda yol gösterecek bir kurum arıyoruz. Evrak hazırlamada bazı zorluklarımız var da... Aklıma Nurettin Bey geldi. Birkaç hafta önce tanışmıştık. Bir dernek yetkilisiydi. Kibar bir beyefendiydi. Demiştik ki birbirimize: -Dostum ne vakit istersen çekinme ara. Nezaket gereği bir yaklaşımdı ama gerçekten samimiydik ikimiz de. Düşündüm... Şimdi Zeki'ye bu arkadaşın telefonunu versem olur mu? Kendi kendime "Niçin olmasın?" dedim. Çünkü ilgi alanıydı. Hem zaten "istediğin zaman, ara" demişti. -Yaz, dedim Zeki'ye. Numarayı ve ismi verdim. Selamımı söyle... Derdini anlat. Zeki çok teşekkür ederek kapattı telefonu... Aradan bir saat mi ne geçti. Merak ettim. Acaba görüşebildi mi? Aradıysa nasıl bir cevap aldı falan... Zeki'ye ulaşmak kolaydı. Ama baktım Zeki kem küm ediyor. Bilmem mi, morali bozulmuş. -Ne oldu Zeki, görüşemedin mi? -Görüştüm abi, sağ ol. -Nasıl ya? Sen ne dedin, o ne dedi? -Ne diyecek abi bozuk çaldı. -Benim adımı söylemedin mi? -Söylemez olur muyum? Baktım Zeki hayli üzgün... Anlattırdım zorla. -Abi adam bir tuhaf ya... Kendisi de özürlüymüş. Soracak başka kimse bulamamış mıymışım? Ne anlarmış bedenselden medenselden. Git belediyeye sor, dedi. Sinir oldum ya... Hayli bozuldum. O ikimizin görüştüğü akşam geldi gözlerimin önüne... Ne kadar da beyefendiydi. Ne kadar nazik ve samimiydi. Demek insanoğlu böyleydi... Riyakârdı, ikiyüzlüydü... Yüze gülüyordu sadece... Şuna telefon açıp ağzıma geleni sayayım, dedim. Değmezdi. Aramadım ama çok üzüldüm... Akşam evde yemek sonrası geçeceğim ekran başına açık oturum bakacağım. Lak lak işte... Kahve getirirken dedi ki hanım: -Nurettin Abim aradı. -Nasılmış iyi miymiş? -Hiç, konuştuk öylesine... Sen onun telefonunu birine vermişsin bugün. Zeki miymiş neymiş? Kahve elimde şaşkın "Hi! Eyvah!" demişim... -Niye ne oldu ki, dedi hanım... Hiçbir şeyden habersiz... Meğer ben Zeki'ye, o Nurettin Bey yerine bizim hanımın teyzesinin oğlu Nurettin ağabeyin telefonunu vermişim, cepten numara okurken. Zavallı altmış yaşlarında, bir evde tek başına, MS'den gözleri görmez, sinir hastası bir gariban Nurettin Abi... Normalde bile bağırarak konuşur. Lafını esirgemez... Gülsem mi ağlasam mı? Ya, beyefendiliğine hayran kaldığım Nurettin Beyin arkasından düşündüklerim. Hanım "niye yüzün kızardı ki?" diyordu... Ah bir bilseydi suizannımı belki yüzüme tükürürdü... Rumuz: "E.C"-İstanbul > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.