Ahırlarda tavukların tünemesi için bacadan öteki bacaya uzatılan uzunca bir sırık olurdu. Ona sarılarak karşıdaki büyük direğe ulaşıp ona da sarılarak aşağıya inecektim. Hava iyice ayazlamıştı. Soğuk iliklerime işliyordu. Bir an evvel sıcacık ahıra inmekten başka bir şey düşünemiyordum. Bacaya geldim. Ot tıkalı delikten otu çıkardım. Elimi uzattım "Tar" diye adlandırılan sırık oradaydı. Delikten ayaklarımı sarkıtıp sırığa sarılarak ellerimle sırıktan tutunarak kalın direğe kadar gittim. Kalın direğe sarılarak aşağıya kaydım. Oh be... Ahır ne kadar sıcaktı... Soğuk bedenim ahırın sıcaklığıyla gevşemeye başladıkça ahır bana köşk gibi gelmişti! Gübre kokusu bile güzel kokuyordu... Bağlı atlara doğru ilerledim. Kadir dedem atları çok seviyordu. Hele içlerinde bir tanesi vardı. Kırmızımsı rengi vardı. "Al at!" diyordu. Çok güzeldi. Üstüne binmeyi ne çok istemiştim ama küçük olduğum için binmeme izin vermemişlerdi. "Hiç olmazsa bu gece onunla uyurum" diye düşünüp yaklaştım. Çocukça bir duyguyla çok da mutluydum. Ahırlığa uzandım. Hemen uyuyakalmışım. Rüya gördüm mü hatırlamıyorum. Tek hatırladığım, deliksiz rahat bir uyku uyumamdı. Sabahın ilk ışıklarıyla ahıra gelen dedem, al atın yanında yatan bir çocuk bedenini görünce hayretle haykırdı: "Ola bu kim ya!" Onun sesiyle yerimden sıçradım. Ben ondan daha çok paniklemiştim. Birkaç saniyelik panikten sonra beni tanımıştı. Ben de nerede olduğumu fark etmiş, toparlanmıştım. Yanıma yaklaştı. Köyümüzün şivesiyle seslendi: "Ola baba koltuğuna çıksın... Ola oğul senin ne işin var burada?" Gözlerim dolmuş ağlamaklı olmuştum: "Dede ben babama kızdım, evden çıktım. Sonra da yatacak yer aradım. Buraya geldim." Dedem halime acımıştı: "Ola oğul, bacadan nasıl indin? Hadi düşseydin, bir yerin kırılsaydı?" Başını iki yana sallayıp: "Bak evlat baban seni çok seviyor. Senin burada uyuduğunu duysa çok üzülür. Bir daha sakın böyle yapma! Bir derdin olursa bizim eve gel evladım" dedi. Yanağımı okşadı: "Hadi eve git, Makbule Ninen aş pişirmişti. Sen de karnını doyur. Bir daha sakın böyle tehlikeli işler yapma!" Dedemin öğüdünü tuttum. İlkokulu bitirdikten sonra kasabaya berber çırağı olarak gittim. Hem para kazanıyordum hem de yatacak bir yerim vardı. Mutluydum. Az şeylerden mutlu olmasını bilen bir nesildik. Şimdiki çocuklara bakıyorum sahip oldukları birçok nimet var ama mutlu olmayı bilemiyorlar. Yine de diyorum ki Allahü teala bütün çocukların analı babalı büyümelerini nasip etsin. Üvey ana çok merhametli de olsa çok sevecen de olsa değil mi ki adı "üvey"... Rabbim hayırlısını versin... Rumuz: Durbaba Atila-Eryaman/Ankara Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00