Bir fiş uğruna bir can!..

A -
A +

Komşumuz Sabri Amca, et lazım olduğunda 10 numaralı belediye otobüsüne biner Taflan'a giderdi... O gün annem de iki kilo et siparişi vermişti. O zamanlar alacaklarınızı ayrı ayrı esnaftan alırdınız. Eti kasaptan, ekmeği fırından, tuzu tuzcudan, çay şekeri bakkaldan... Şimdi koca koca marketlerde hepsini bir arada bulursunuz ama kimin malıdır, nereden gelmiştir bilemezsiniz... Taflan, Samsun-Bafra arasında kurulmuş nahiye gibi bir yerdi. Haftalık pazar kurulur, civar köydeki üreticiler sebze ve meyvelerini getirir kendisi satardı. Kasapları da kasap, etleri et idi... Sabri Amcanın tanıdığı bir kasap vardı. İyi bir kasaptı. Sabri Amca eti hep oradan alırdı. O gün de Taflan'a gitmişti. İkindiye yakındı. Alt katta bir çığlık kopmuştu ki sormayın. Eyvah Emine Teyze'nin çığlıklarıydı. -Sabriii... Sabri, diye feryat ederek sokağa fırlamıştı. Ne olduğunu henüz bilmiyorduk ama mutlaka bir acı haber olduğu belliydi. Emine Teyze'nin kimseyi gözü gördüğü yoktu. Zavallı kadıncağız üzerine ne bulduysa geçirip kendini almaya gelen bir arabaya biniyordu... Çıldırmış gibiydi... -Emine Teyze'm ne oldu? Bir şey söyle... -Sabri'ye kamyon çarpmış... Oracıkta heykel gibi kalakaldık... Vah Sabri Amca... Nasıl da kalmıştı koca kamyonun altında. Nasıl bir dalgınlıktı böyle? Ecel işte!.. Nereden, kimin aklına gelirdi? Haberlerde duyduğumuzda sıradan bir şey olan bu kaza haberleri insanın kendi ocağına düştüğünde pek bir dayanılmaz oluyormuş. O gün akşam Emine Teyzemlerin evi çoktan cenaze evi olmuştu... Çünkü Sabri Amca daha olay mahallinde iken can vermişti. Kasaptan aldığı et ile yolun karısına geçerken uzaktan hızla gelen kum kamyonunu dalgınlık sebebiyle fark edememişti. Nasıl üzüldük, nasıl ağladık... Ama dedikleri gibi ateş düştüğü yeri yakıyordu. En çok ağlayan elbette karısı Emine Teyze'ydi... Günlerce ağzını bıçak açmadı. Yapayalnız kalmıştı evinde... Gerçi Emine Teyzelerin iki oğlu vardı. İkisi de ev ocak sahibiydi. Ayrı eve çıkmışlardı. Hatta analarını babalarını hiç yalnız bırakmazlardı. Ama ne olursa olsun, Emine Teyze hayat arkadaşını kaybetmişti... Pek bir üzüldü... O koskoca Emine Teyze üç ayda eridi küçücük kaldı... Lakin hayat o kadar enteresandı ki acınız yüreğinizde sönmese bile yaşamak zorundaydınız. Bir sabah annemle konuşurken diyordu ki: -Taflan'a bizim kasaba gideceğim... İhtiyacınız varsa bir sorayım dedim. Bizim oralarda komşuluk bir başka güzeldir. Halen de öyle. Herkes çarşıya pazara çıkarken komşusuna bir ihtiyaç var mı diye sorar. Emine Teyze et almaya aynı kasaba gidiyordu. Alışkanlık bu olsa gerekti. Kocası oraya et almak için giderken ölmüştü trafik kazasında. Sanki o da kocasının yanına aynı şekilde gitmek ister gibi mi oraya gidiyordu? Üç ay, ya geçmişti ya geçmemişti... Yine aynı yer... Yine aynı gün... Yine aynı alışveriş için... Emine Teyze de aynı kasaptan et alıp yolun karşısına geçmişti... KDV fişini almadığını hatırlamıştı. Saate bakmış, daha 10 numaralı belediye otobüsünün gelmesine de vakit vardı... Emeklinin hayatı ne ki? Fişleri biriktirecek de, üç beş kuruş vergi iadesi alacak. Fiş almaya geri dönerken o da fark edememişti kum kamyonunu... İnanın Emine Teyze'miz de aynı yerde aynı şekilde, trafik kazasıyla hayata veda etmişti... Tüm mahalleli bu kez Emine Teyzeye ağladık. Kocasının mezarı henüz tazeliğini korurken onu da götürüp yanına defnettik. Birlikte geçen kırk iki yıllık evlilikleri üç ay arayla da olsa aynı akıbetle, aynı yerde ve aynı yılda noktalanmıştı. Mekânları cennet olsun... Nagehan Yüksel-Samsun >> Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.