"Bir davanın, bir idealizmin edebiyatı yoksa onun romanı yoksa destanı yoksa şiiri yoksa onun arkasında duası yoksa gözyaşı yoksa bu dava bitmiştir."
Kırım'da Bahçesaray'da Gökgöz köyündeki soydaşlarımızla dertleşmeye devam ediyordum...
"Hoca Ahmet Yesevi'nin hocasının kabrinin bulunduğu şehirden II. Cihan Harbine üç bin kişi götürmüşler. Hepsi Türkmen... Hepsi gitmiş, hiçbiri geri dönmemiş. Bugün Kazakistan'ın nüfusu yirmi milyon kadar. Türkmenistan'ın nüfusu beş milyon kadar.
O yıllarda bu ülkelerde erkeklerin çoğu II. Cihan Harbinde Alman savaşında öldü. Kalanlar da açlıktan öldü. Sürgünden öldü... 1925-30'lu yıllarda Kazakistan'da öyle bir açlık olmuş ki açlıktan tavuk gibi ölüyormuş çocuklar. Çocuklar açlıktan ölmesin diye Türkiye'den bile 25-30 bin çocuk getirmek için çaba harcanmış... Yani 20. Asırda açlıktan ölen yine Türkler...
Seyyid Ahmet Arvasî'nin de söylediği gibi bu masum ve mağdur Müslüman Türk milletinin ıstırabını yazacak edipler lazım, şairler lazım, romancılar lazım, senaristler lazım... Hani neredeler? Yok. Bize bizi anlatan yok...
İşte ben kendim böyle içim yanarken Kırım'a... Hepinizi dinledim. Hepiniz derdinizi anlattınız. Ama ne var ki ben gözü kuru bir adamım. Ben hep şöyle diyordum:
"Ya Rabbi! Bana öyle bir gözyaşı versen, bu mazlum ve mağdur Türk milleti için ağlamaktan bir gözüm Ceyhun Nehri gibi, bir gözüm Seyhun Nehri gibi aksaydı belki ancak teselli olurdum. Ama ne var ki gözüm kuru. Siz ele kol diyorsunuz. Şu kolum kabiliyetli olsaydı da bu derdi anlatacak romanlar yazsaydım, şiirler yazsaydım. Ne var ki elde böyle bir kabiliyet yok. Siz eskiden Rusların harap ettiği sonra geldiğinizde mamur ettiğiniz bu caminin akan çatısını yaptırmaya yardım bekliyorsunuz. Bunun için verecek param olsa ama cepte de para yok...
Yani gözde yaş yok, elde kuvvet yok, cepte para yok. Siz yedi cephede çarpışmışsanız ben yetmiş cephede gönlüm kırık. Benim halim ne olacak? Ben nasıl teselli olacağım?"
Herkes bana bakıyor. Bir aksakal kalabalığın arasından önüme geldi. Dedi ki: "Ağa can senin bağrın yanık, ciğerin yanık. Senin de nefesin tesir eder. Sen konuş!"
Ben de Kültür Bakanlığımıza seslenmek istiyorum: "Bir davanın, bir idealizmin bir milletin edebiyatı yoksa onun romanı yoksa destanı yoksa şiiri yoksa arkasında duası yoksa gözyaşı yoksa bu dava bitmiştir."
Aydoğan Ünal-İstanbul