Kış geldi mi komşumu tutmak ne mümkün? Karayollarından emekli olduğu için her yerde tanıdığı var. Basıyor kamyonetiyle gidiyor. Kömürünü kaynağından Soma'dan alıyor. Hem de arkadaşlarıyla sohbet ediyor. Bana bu çok saçma geliyordu. "Evlat" diyor o gün, "Senden bir ricam var, Soma'ya gitmem gerekiyor ama şu an kendime güvenemiyorum benimle gelir misin? Şu kömür işini halledelim." Bir huyum var, hoşuma gitmese de "hayır" diyemiyorum. Hele hele bu komşum ise... "Tamam" diyorum, "ne zaman istersen." "Hemen" diyor. Çıkıyoruz yola. Bu yaşlı komşumun bir huyuna şahit oluyorum. Yol üzerindeki hastane bahçesinde bekleyen hasta yakınlarına dinî kitaplar hediye ediyor. Kitabı alanlar başlıyor okumaya. Mescidine gidip namaz kılmadan da hastaneden ayrılmıyor... "Böyle biriymiş" diyorum komşum, fark etmemişim. Soma'ya varıyoruz. İmren helvacısına uğramadan da bir yere gitmiyor. Yakınlarında bulunan bir dükkâna uğruyoruz. Hacı arkadaşına uğruyormuş her sene kömür alma bahanesiyle... Rengârenk bayan küpeleri, tokalar, lastikler; incik boncuk deryası içinde görüyorum o amblemi... Evet, işte o... Türkiye... Onlar konuşurlarken elime alıyorum gazeteyi. Başlıyorum ağlamaya... Bir taraftan gülüyor, bir taraftan ağlıyorum... Hacı amcanın oğlu fark ediyor: "Ooo ağabeyciğim" diyor o güzel sesiyle "Bizi de mahrum etme. Oku bakalım şu seni ağlatan sayfada ne yazıyorsa. Oku da biz de kendimize gelelim." Okuyorum ve çocukken yaşadıklarımı bir bir anlatıyorum. Yaşlı komşum diyor ki: -Ee evlat, hiç yaklaştırmıyordun kendine. Bak işte şimdi bulduk eksiğini. Geç kalmış sayılmazsın Türkiye'yi her gün gazetecilerden aramana da gerek yok. Abone oldun mu her gün getiriyorlar. Parasını da bir ay sonra alıyorlar. Düşündüm ve sordum: -Önce versem olmaz mı? -Oluur, niye olmasın. -Ama çok öncesinden. -Nasıl yani? -Bir sene öncesinden olmaz mı? Ortalığı inletti tezgâhtaki ağabey: -Aliyyül âlâ olur... Başımı doğrulttum. Hacı amcanın oğluydu bu. Onun güler yüzünün nur gibi parladığını, hiçbir menfaati olmadığı haldeki o gayretini ve 80'e merdiven dayamış amcanın sevincini ve oradaki hacı amcanın gözyaşlarını unutamıyorum. O anı unutturmayan Manyas da görevini yapmıştı galiba... Onlar hep yanımdaymış, gazeteyi ulaştırmak için. Aşk şevk içinde yanıyorlarmış ama benim gözümü kendi düşüncelerim köreltmiş. Kimseyi dinlemeden konuşma çabalarım ise sağır etmiş. Şimdi Türkiye gazetesine aboneyim ve gerçekten mutluyum... Annem ve babam da öyle... Rumuz; "Aşk Mektebi"-Manisa > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00