Komşumuz Kevser, erkek kardeşinin boğazındaki şişliğin nasıl geçtiğini anlatırken ne kadar rahattı: -Seher Abla biliyorsun kardeşim bir marketin manav reyonunda çalışıyor. İki üç ay önce bir yandan meyveleri diziyor bir yandan boğazındaki şişlik için yaklaşan ameliyat gününü düşünüyor. Derken o sırada, boğazında şiddetli bir yanma hissediyor. İğne batması gibi bir şey... Can havliyle elini boğazına götürdüğünde avucuna bir şey düşüyor. Bakıyor ki bu bir arı... Evet, tam da o şiş olan kısmın üzerini sokmuş. Kardeşimin canı yanıyor tabii... Diyor ki içinden: "Eyvah, boğazım şimdi daha da şişecek!" Alelacele elindeki işi bitirmeye başlıyor. Bir saat kadar sonra lavaboya gidiyor: "Şu arının soktuğu yere bir bakayım" diyor. Elini boğazına götürdüğünde bir de ne görsün!.. Boğazında şişlik diye bir şey kalmamış. Bırak daha şişmesini önceki şişlikten de eser yok...İnanamayıp aynaya koşuyor. Gözlerine inanamıyor... Ertesi gün ameliyat için bekleyen doktora gidiyor. Yaşadığını anlatıyor. Doktor bakıyor, gerçekten şiş inmiş. Duyduklarıma inanamadım. Bir de Kevser'in kardeşinden bizzat kendim dinlemek istedim. Uzakta olduğu için ancak telefonla sordum. Sıradan bir olay gibi anlatıyordu: -Doktor da şaşırdı ama bizim verdiğimiz ilaçların etkisiyle olmuştur diyor... Ben yine inanamadım. Durumu bizim profesöre anlattım. Hatta rica minnet arının soktuğu ve iyileştirdiği oğlanı alıp hocaya götürdüm. Raporları incelediğinde o da aynısını söyledi: -İlaçların etkisiyle olmuştur. Arının sokmasından böyle bir şey olamaz... Olamazdı ama, olmuştu işte... Aradan bir ay gibi bir zaman geçmişti. Teyzemlere çaya gitmiştik. Kalabalık bir grup vardı. Teyzeme de anlattım. Tabii oradakilerin de ilgisini çekmişti. Bu arada teyzemin on sene önce sağ göğsünde bir kitle olmuş ve ameliyatla almışlardı. Şimdi de sol göğsünde bir kitle tespit edilmişti. Bunları dinleyince dedi ki: -Kız ben ameliyata gitmeden önce keşke böyle bir arı da bize rastlasa... İki gün sonraydı... Fıkra gibiydi... Telefonda teyzemin sesiyle irkildim: -Kız Seher sana öyle bir şey anlatacağım ama inanacağını zannetmiyorum. -Hayrola teyze... Nedir inanamayacağım şey? -Evi havalandırmak için camı açtım. Nasıl oldu bilemiyorum o sırada göğsümde bir acı hissettim. Eğilip baktım arı! Hemen aynaya koştum... Acaba Kevser'in oğlanda olduğu gibi bende de o şişlik inecek mi, dedim. -Eee? İndi mi peki? -Bir müddet sonra indi kız... Kendi kendime "Duam kabul mü oldu acaba?" diye düşündüm. Hâlâ hayretteyim... Derken bir üçüncü olaydan haberdar oldum ki bu beni iyice şaşırttı. Ağabeyimin kızı bazı meyve ve sebzelerden yediğinde alerji oluyordu. Boğazı gıcıklanıyor, boğulacak derecede öksürük krizine tutuluyordu. Kocasının memleketine gezmeye gidiyorlar. Kayınvalidesiyle bahçede dolaşırken bir arı boğazından sokuyor. Canı yanan yeğenim elini boğazına götürüyor. Bakıyor ki arı... Yapacak bir şey yok... Kayınvalidesi hatta "bunda da vardır bir hayır" diyor... Ama enteresan olan ne? O arı sokmasından sonra o yaz yine aynı meyvelerden yemesine rağmen yeğenimin alerjik öksürüğü olmuyor. Sonra gazetelerde okudum. Uzak Doğu ülkelerinde arılardan tedavide yararlanıldığı yazıyordu. Bu haberleri doktorumuza anlatıp bizim oğlana da arı tutsak mı dediğimde "sakın haa!" dedi. "Her şişliği arıyla tedaviye kalkışmayın!" Rumuz "Arı"-Elvankent/Ankara