"Bir tek annem için istiyorum!.."

A -
A +

Şu an 28 yaşında, ailemin de tek çocuğuyum. 2001'de talih bana da gülmüş ve üniversiteyi kazanmıştım. Askerliğimi tecil ettirip üniversiteye kaydolduğumda mutluluktan uçuyordum... Ne var ki öğrenciliğin en heyecanlı yıllarında aldığım acı bir haberle şok oldum: -Acele gelmelisin. Annen rahatsızlandı. Ölüm haberleri böyle verilmiyor muydu? Annem ölmüş olmalıydı. Çok şükür ki korktuğum olmamıştı. Ama annem artık eskisi gibi olamayacaktı. Çünkü yüksek tansiyon ve kolesterole bağlı beyin damarlarında tıkanmalar meydana gelmişti. Ve canım anneciğim, hiç olmadık bir zamanda felç geçirmişti. Ben onun iyileşmesi için neler vermeye hazırken, annem felçli haliyle benim için gözyaşı döküyordu: -Benim tedavim için masraf yapılırsa, senin okulun ne olacak çocuğum? İşçi emeklisi ve yaşlı bir baba hangi birimize bakacaktı? Ama anneler gibi babalar da fedakârdı. Demişti ki babam: -Sen burayı düşünme... Ben ne yaparn eder eğitimini tamamlamanı sağlamaya çalışırım. -Baba... Çok teşekkür ederim... Canım babam... İşçi emeklisi biricik babam... Elli yaşından sonra hem benim eğitimim için inşaatlarda çalışıyor hem o yorgun bitkin haliyle akşam eve geldiğinde felçli annemin hizmetine bakmaya çalışıyordu. Ama artık ben eski ben değildim... Onları düşündükçe ders kafama girmiyordu. Yemek yiyemiyor, aklıma geldikçe uyku uyuyamıyordum... Bu böyle gitmeyecek gibiydi. Başka tercihim yoktu. Okul kaydımı dondurup eve dönecek ve çalışacaktım... Aileme daha fazla yük olmamalıydım. Okulu bıraktığım zaman askerliğim tekrar karşıma çıkıyordu. Askere gittiğimde asker harçlığı tıpkı okul harçlığı gibi yine babama yük olacaktı. Hangi tercihi denersem deneyeyim olmuyor, olmuyordu... Kala kala benim için harç paramı ödeyerek kaydımı sürdürmek ve sonra da çalışmak kalıyordu. Belki bu üç dört sene zarfında anneciğim iyileşirdi... Ben de bu sürede çalışır para biriktirirdim. İki yıl öncesine kadar bu hayalle çalıştım... Ama beni yeni bir hayal kırıklığı bekliyordu. Biricik babacağım bu çileli hayatın zorluklarına dayanamamıştı. 2007 yılında bir kalp kriziyle bu fani dünyaya veda etti. Onun vefatı ile anlamıştım değerini... Meğer evimizin direği yıkılmıştı. Onun vefatıyla felçli annemle yapayalnız kalmıştık... Şimdi, hayallerime bir sekte de babasızlık vurmuş, bütün safiyane planlarım altüst olmuştu. Ölenle ölünmüyor, hayat ağır aksak da olsa sürüp gidiyordu. Felçli anneciğimi gerektiğinde hastanelere artık ben götürüyor, verilen iğne ilaçları ne zaman ve nasıl kullanacağını ben takip ediyordum. Çünkü anneciğimin okuma yazması yoktu. Anneciğim uzun süren bir tedavi sonrası yavaş yavaş hareket kısıtlılığından kurtulmaya başladı. Ama henüz kalp hastalığı ve yüksek tansiyon devam ediyor. Bu rahatsızlıklar ve tedavi maksatlı aldığı ilaçların yan etkisi ise onu şeker hastası yaptı. Bunlara ilaveten geçen mide ağrısı ve bulantısı ile hastaneye gittiğimizde safra kesesinde taş çıkmıştı. Ameliyat gerekiyordu ama yüksek tansiyonu izin vermiyormuş. Bilmiyorum sonumuz ne olacak? Ve şimdi de askerlik vazifesiyle karşı karşıya kalmış durumdayım. Allahım, askere gidersem anneme kim bakar? Ben askerdeyken ona bir şey olursa yüreğimdeki vicdan azabını kim dindirebilir? Keşke şu bedelli askerlik gerçek olsa... İnanın bir evimiz var; onu bile satar bedelini öder, anneme bakmaya devam ederim. Ama ben askerdeyken anneme bir şey olursa vicdan azabından kahrolurum... Mustafa Aydoğdu-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.