Köy öğretmeni olarak görev yaptığım yıllardı... Okulun yönetmeliğinde diyordu ki: "Komşu köylerin öğretmen ve öğrencileriyle tanışma eğitim toplantıları düzenlenir, okulun imkânlarından yararlanır, misafirhanesinde ağırlanırlar..." Bugüne kadar işletilmese de birkaç arkadaşın desteğiyle uyguladık ve iki öğretmen arkadaş köyümüze misafir öğretmen olarak geldi. Onlarla yolda yürürken kahvecinin sesiyle irkildim. Kumar oynattığı kahvehanesine artık gitmediğim için bana iyi bakmıyordu. Haykırdı ortaya: "Bana bak öğretmen! Bu okulun düzenini sen mi değiştireceksin! Çok oluyorsun artık!" Kendimizi devletin öz evladı sandığımız bizler bu haykırış karşısında birbirimize baktık. Doğrusu korktuk adamdan. Yoktu ki orada devlet... Biz vardık sadece... İdeallerle donatılmış ve sahipsiz bırakılmış devlet memurları... Hiçbir şey demeden kırılmış onurumuzla okula döndük... Müdürüme anlattım durumu. Cevaba bakın: "Yahu Hocam ben sana hep diyorum, şu nöbet defterine gördüğün her aykırılığı yazma, hademeler çocukları dövüyor biliyorum; canım onlar da ancak dayakla yenilir. Biraz görmezden gel. Bak filan kasabın etini geri yollamışsın. Adam bana sitem etti. Canım elbette satamadığı eti buraya getirecek. Canım sen de çocuklarla her akşam yatakhanelerinde dert dinlersen işte seni böyle doldururlar canım..." Müdür Beyin bu 'canım'lı nutkuna son vermek için: -Müdür bey iki ay sonra bakanlık müfettişi geliyor. O'na şikâyet edin. Beni tekrar Gülyazı'ya yollasınlar. Orada öğrencilerime ve köylülerime daha faydalı oluyordum. Siz kimin için buradasınız... Onun cevabını beklemeden çıktım... İki misafir arkadaş uğradığımız o sataşmayı merak ediyorlardı, anlattım: -Biz öğretmenler ve bu okulda çalışan herkes ana-babalarına ve onların şefkatine muhtaç yaştaki bu çocuklar için burada değil miyiz? -Evet. -Ben akşamları onların yatakhanelerini dolaşıyor şikâyetlerini dinliyor çare üretmek için hademeye kötü davranıyorum, cezalandırıyorum. Okulun et ihtiyacını ihale ile almış filan kasap, kendi dükkânında satamadığı kokmuş etleri getiriyor, "sağlıksızdır" deyip geri yolluyorum. -Hımm... -Müdür otoritesini kullanamıyor. Okul yolgeçen hanı. Köylüler yemekhanede çocukların yemeğini yiyor. İbrahim Hoca nöbetçi olduğu gün eşi ve iki çocuğuyla üç öğün yemekhanede. Çocukların çamaşırhanesini köy hamamı yapmışlar... Ben bunları deftere not ettim. Müdür ikide bir "Hocam müfettiş gelince bu defteri okuyacak" diye hayıflanıyor. Devamı yarın... > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00