Hatıramı anlatmaya devam ediyorum...
Bir kere içime kurt düştü ya, adam "oğlanın eşyasını gönderiyoruz" dese de ben gizliden kamyonu takip etmeye karar verdim. Gerçekten de çaktırmadan otomobilime binip takibe koyuldum... Olacak gibi değil bir süre giderken otomobilimin lastiği patlamasın mı? Ben lastiği değiştirene kadar kamyon kaybolurdu gözden. Ama bir ümit elimi çabuk tutar da lastiği çıkarıp stepne takarsam arkasından yetişebilirdim.
Lastiğin son bijonunu da sıktım. Bindim arabaya, kamyonun gittiği istikamete son gaz fırladım ama sokağın öbür başına geldiğimde ne kamyon vardı ne başka bir şey... Çare yok, döndüm geri. Nasıl olsa bizim emekli henüz evden ayrılmamıştı... Evin önüne geldim ki, balkondan o adamı gözetleyen iki kişi inmişler aşağı; bizim emekli ile hanımı da gelmiş, saç saça baş başa kavga ediyorlar. Bizim emekliler canavarlaşmışlar. Küçük dilimi yuttum.
Adamlar beni görünce, çağırdılar. Dolandırıcı karı koca ise “Sen çek git! İşimize karışma!” diye tehdit ettiler.
Daha “kardeşim ne oluyor” falan dememe kalmadan Jandarma olay yerine gelmişti. Bizi alıp iki-yüz metre ötedeki karakola götürdüler... Allah’ım sen sabır ver! Nedir bu başıma gelenler?
Karakola gittiğimde nöbetçi astsubay beni tanıdığını söyledi... İçime bir rahatlık geldi ki tarif edemem. Komutan o kibar(!) karı kocayı görünce de yaka silkti: “Bıktım artık sizden!” demeye başladı... Ben şaşırıp kalmıştım. Kadın, ifadelerimiz alınmaya başladığında öyle ağıza alınmayacak küfürler söylemeye koyuldu ki, kulaklarıma kadar kızardım... Astsubay arkadaş acı acı güldü: “Abi, bunlar ne ki? Biz nelerini görüyoruz...”
Neyse, benim ifademe başlanacakken bir tehdit savurdular bana ki sormayın:
“Söylersen seni yaşatmayız. Dışarıda adamlarımız hazır bekliyor!” filan dediler. Doğrusu ben çekindim. Söylemeyecektim. Komutan güldü “Yahu abi, bırak bunların palavrasını. Sen söyle! Bunlar hep aynı numarayı çekerler. Kimleri kimseleri yok!”
Hâlâ tereddüt ediyordum... Onlar tehdit ediyor, arkadaş ısrar ediyor... Neyse, arkadaşın ısrarlarıyla dolandırıldığımı söyledim. Ama asıl merakım onların neden iki de bir serbest kaldığıydı. Cevap kanunun boşluğuymuş... Neymiş: “Borcum borç! Ödeyeceğim!” deyince serbest bırakılıyormuş... Bu sefer ver elini başka bir esnafa... Gerçi şimdi teknoloji geliştikçe ne dolandırıcılar türedi!..
Mahir A.-İstanbul