Karşımdaki eczacı kapanınca, eski müşteriler geri döndü. İşlerim de huzur ve moralim de tekrar düzeldi. 1970 Şubat ortalarıydı. Gediz'de doktor ve diğer arkadaşlar arayıp duruyordu. Ben de burada durumların değiştiğini izah etmeye çalışıyordum. Birkaç hafta geçmişti. Mart ayındaydık. Bir gece müthiş bir deprem... (28 Mart 1970'te saat 23.00'te olan 7.6 şiddetindeki deprem) Korkuyla yataklardan fırladık. Radyoyu açtık ki merkez üssü Gediz. Doktoru aradım. Görüşmek imkansız. Ertesi gün Gediz'e gittim. Aman ya Rabbi ortalık mahşer yeri gibi. Bir taraftan artçılar oluyor. Bir yandan bardaktan boşanırcasına yağmur. Mevsim kış. Devrilen kömür sobaları yangın çıkarmış, binalar cayır cayır yanıyor. Yangında mutfak tüpleri arada bir bomba gibi gümlüyor. Zelzeleden kalan duvarlar da öyle yıkılıyor. Halk panikte. Çoluk çocuk feryat içinde bir öteye bir beriye şuursuzca koşuyor. Diğer illerden gelen yardımlar ortada. Kimse ne yapacağını bilmiyor. Doktoru arayıp buldum. Bir çadırda yaralılarla meşguldü. Beni görünce dedi ki: "Hemen git sana tutacağımız dükkanı gör ve orada şükür secdesi yap. Sonra tekrar gel sana mühim bir şey anlatacağım." Eczane açacağımız dükkana koştum. Aman ya Rabbi! Dükkan, üstündeki beş katla beraber yerle bir olmuş. Hemen orada müsait bir yerde çamurların arasında şükür secdesi yaptım. Mübarek Hocamdan gelen mektubu hatırladım. 1968'de ailevi bir sebeple İstanbul'u terk edip Dursunbey'e gelirken kendisiyle istişare etmemiştim. Utancımdan Dursunbey'in nerede olduğunu dahi onlara bildirmemiştim. Onlar ise bize acıyıp o ikaz mektubunu Dursunbey'e göndermişlerdi. Doktorun yanına döndüm. -Şükür secdesini yaptın mı? -Evet. "Şimdi beni dinle! O gece arkadaşlarla "Yaren" dediğimiz odada, çay içiyor, seni konuşuyorduk. Kapı çaldı. Yaşlı bir adam. Dedi ki: -Doktor bey, torunum havale geçiriyor. Baygın halde. Görmeniz mümkün mü? -Buraya getiremez misiniz? -Dışarıda çok yağmur var. Ev de uzak. Mümkünse siz gelemez misiniz? Bu arada bir arkadaş dedi ki: "Doktor zaten çay da bitti. Ben seni ve amcayı alıp evine kadar götüreyim. Araba kapının önünde. Şu garibin duasını alalım." Ben de, "madem öyle haydi kalkın bakalım" dedim. Hep beraber dışarı çıktık. Birkaç adım atar atmaz müthiş bir zelzele ile o beş katlı bina yerle bir oldu. Sağımıza solumuza baktık. Biz tamamdık. Fakat "torunum hasta" diyen ihtiyar yoktu. Biz de işte böyle kurtulduk." Mekanları cennet olsun... > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00