“Gözyaşları damlıyor yanaklarından. Bir anne resmi çiziyorum… Bir baba resmi…"
Yetiştirme yurdundaki anımı yazmaya bugün de devam ediyorum...
Bize sorumluluk verilse biz de ev ödevlerimizi yapardık, yetiştirme yurdunda bile olsa. Tamam ama adı üstünde “ev ödevi” idi… Biz ise evi olmayan öğrencilerdik…
“Yurtlu” çocuklar eğitimde bile “eşit” olmayacaksa hayatın hangi alanında eşit olabileceklerdi?
Hatta öğretmenler birçok konuda bizi “pas” geçiyor, yurtlu diye dikkate almıyor diğer çocuklara normal statüde davranıyordu. Çünkü bizim hakkımızı arayacak veya “bu çocuk niye başarısız?” gibi gelip öğretmene gerektiğinde hesap soracak bir velimiz yoktu.
Bu her yerde mi böyleydi bilinmez. Ancak daha ilkokulda yaşanan bu “ayrımcılık” yurtta yetişen biz çocukların üzerinde olumsuz bir etki bırakacaktı…
Hatta belki bu yüzden ilerleyen haftalarda okula uyum sağlamakta zorlanmaya başlayacaktım. Niçin gidiyordum okula?
Sınıf arkadaşlarımın alaycı bakışlarını izlemeye mi? Öğretmenimin ilgisizliği altında üzülmeye mi? Her gün annesiz babasız olduğumu bir ceza gibi hatırlamaya mı? Çünkü okul bana sadece bunları hatırlatıyordu… Bunları veriyordu…
Öyleyse ne işim vardı okulda benim? Alsın başlarına çalsınlardı okulunu da öğretmenini de defterini de!..
Yine sahipsizliğin, kimsesizliğin ve sınıfta ötekileştirilmiş olmanın ezikliğiyle dalmışım uzaklara…
Elimde bir kalem, önümde defter… Öğretmenimiz anlatıyor bir şeyler… Ama ben sadece kendimi dinliyorum…
Allah’ım ne olur güzel Allah’ım… Annemi varsa onu bulmamı nasip et bana… Güzel Allah’ım babam varsa onu görmeyi nasip et… Benim de bir ailem olsun bu dünyada ne olur… Beni evlerine alsınlar… Ben de evden geleyim bu sıralara… Benim de ödevime baksınlar… Ben de öğretmenlerimin saçını okşadığı çocuklardan olayım ne olur…
Çünkü öğrencilerin arasında yurt çocuğu olmak bir ayrı ruh işkencesi!.. Bir kahrolmuşluk duygusu yaşatıyor insana… Ben ise yurt öğrencileri arasında ayrı bir yapayalnızlık duygusuyla hicrana gark oluyorum… Çünkü benim hiç kimsem yok…
Elimde kâğıt kalem, minik çehreler yapıyorum… Gözyaşları damlıyor kenarlarından… Bir anne resmi çiziyorum… Bir baba resmi…
Çizdiğim resimlerin görselliğini kimse bilmiyor… Bir ben kendi duygularımı kendim resmediyorum o kadar… DEVAMI YARIN