Senegal Dakar'da köleliğin başladığı ve Amerika'ya o yıllarda zencilerin satıldığı liman adası Goree'yi gördük. Afrika'nın tüm köle ticareti o adadan yapılırmış. Amerika'ya Avrupa'ya... Alır getirirlermiş kabileyi. Göz göz odalara ayırırlarmış, anneyi bir odaya çocuğu bir odaya, babayı bir odaya. Ayrı ayrı satarlarmış insafsızca... Şimdi turistik amaçlı o yeri gezerken asırlar öncesi yaşanan yürek parçalayıcı ağlaşmaları hissettikçe insanın içi bir tuhaf oluyor... Senegal'de grup halindeki gezi noktamız bir kilise ziyaretine çıktı. Dedim ki gruptaki sorumlu arkadaşa: -Ben içeri girmem. Ben girmeyince grupta bir ateist vatandaş vardı, o da girmedi. Biz girmeyince grubun şefi de girmedi. Aslında beni yalnız bırakmamak için girmedi. Çünkü ben firmanın davetli müşterisiydim. Vize sebebiyle pasaportum gümrükte kalmıştı. Başıma herhangi bir şey gelecek olsa ben pasaportsuzdum. Bir bakıma benim pasaportum kendisi oluyordu. Bir kaybolsam elimde pasaport yok. O bakımdan yanımdan ayrılamıyor. Tabii o da göremedi kiliseyi. Bu arada biz üçümüz bir kahveye gittik. Kapalı bir alan. Kahve mahfe içtik ama bırakmıyorlar. "Para!" diyorlar. Bizde de Senegal parası yok. Onlar Senegal dinarı istiyor. "Çıkamazsınız!" dediler. Diyorum ki: -Ben Müslüman'ım. Yaptığınız yanlış. Biz turistiz. Burada bir kâr amaçlı bulunmuyoruz, yanlış yapıyorsunuz. Dediler ki: -Biz senden istemiyoruz zaten şu şapkalıdan istiyoruz. -Ama o da benimle. Öyle böyle biraz da nizalaşarak çıktık. Bu arkadaşlar Paris'te Senegal'e gitmeden bir hafta önce brifing almışlar meğer "Bir zenciye nasıl davranılır?" diye. Brifing mrifing vız geliyordu. Müthişti. Sonra oradan çıktık. Başka bir gün dediler ki: -Dakar'a geçilecek. Orada büyük pazar kuruluyormuş. Pazarda kalış süresi "20 dakika" imiş. Ben "yarım saat" anlamışım. Dakar'ın içinde bir tren yolu var. Pazar yerinden o trene binilip limana inilecekmiş. Oradan da işte o zenci ticaretinin yapıldığı Goree adasına gidilecekmiş. Neyse biz pazarda geziyoruz. Ben bir dükkâna girdim. Tabii her zamanki gibi selam verdim. -Selamünaleyküm -Ve aleykümselâm. -Ben Halilullah. Bu ismi duyunca sarılıyorlar ve "elhamdülillah" diye söylüyorlardı. Girdim içeri. Dükkândaki arkadaşın adı Ömer. Bir ürün üzerine pazarlık yapıyoruz. Ben saatin geçtiğini bile unutmuşum. Alışverişi yaptık. Tam çıktım. Baktım ki gruptan bir tane adam yok. Gitmişler. Geri döndüm dedim ki: -Ömer gitmişler? -Kim gitmiş? -Bizimkiler!.. Devamı yarın > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00