Bir gözü görmeyen, eli kolu çolak olan ama vurdumduymazlığı sebebiyle kimse tarafından istenmeyen annemin Rıfat Amcasının aldığı ahı anlatıyordu annem... Meğer oturdukları mahalledeki komşuları sebep olmuş. Trabzon'da yaşayan iki yeğeni kız kardeşleriyle birlikte göç etmeye karar vermiş, gelirken kız kardeşlerini de birlikte getirmek istemişler. Ne var ki kızlardan biri evli ve bir çocukluymuş. Ama vicdansız ağabeyleri kız kardeşlerini de zorla kocasından ve çocuğundan ayırıp birlikte getirmişler. Ama kiminle evlendireceklerini bilemiyorlarmış. İşte bu esnada Rıfat Amcamların komşusu kadın çöpçatanlığa girişmiş. Demiş ki Rıfat Amcamların ailesine: -Böyleyken böyle... Trabzon'dan gelen yeğenlerimin bir kız kardeşleri vardır. Kocasından ayırıp buraya getirmişlerdir. Şimdi onu evlendirmek ve bu sıkıntıdan kurtulmak istiyorlar. Bu ne vicdansızlıktır anlamak mümkün değil. Ama aynıyle vaki bir olaydır. Rıfat Amcamın ailesi soruyor. -Peki bunu bize niye anlatıyorsun? -Kız işte fırsat değil mi? Sizin Rıfat'ı evlendirin bu kızla. -İyi de bir gözü görmez, eli ayağı çolak birine varır mı bu kız? -Orasını ben anlamam. Ama eli yüzü düzgün. Elinden iş gelir, ağzı var dili yok bir kadıncağız... -Kaç yaşında? -Daha on dokuz yaşında... -Bebeği de var mı? -Var ama babası bebeği vermemiş. Yani çocuktan ayrı... Komşu kadın bu bilgileri verdikten sonra gitmiş. Bu kez amcamların ailesini almış bir düşünce. Kendi aralarında konuyu görüşmüşler. Bu kızın değil herhangi bir kızın normal şartlarda bir gözü görmeyen eli ayağı çolak biriyle evlenmesi mümkün olur mu? Olmaz. Ama bu kızcağızın anası babası yok. Ağabeyleri de bir şekilde evlensin de nasıl olursa olsun düşüncesinde. Öyleyse bu kızı kaçırmayalım. Ne yapalım ne edelim derken, içlerinden biri güya bir kurnazlık düşünmüş. Demiş ki: -Ben buldum? -Söyle? -Rıfat'ın halasının oğlu yok mu? -Eee? -Yakışıklı, genç, dalyan gibi oğlan... -İyi de oğlum, biz bu kızı Rıfat'a alacağız. Halasının oğlunun burada ne işi vardır? -Ya siz anlamadınız mı hâlâ? Kızı kandıracağız. Dünür olmaya gidildiğinde "Sen bununla evleneceksin" diyeceğiz. Kız kimin adının Rıfat kimin değil ne bilecek. -Ya sonra ne olacak? -Canım ne olacak? Zaten kocasından ayrılmış dul bir kadın değil mi? Gerdek gecesi karşısında bizim Rıfat'ı bulacak. Birkaç gün sonra da alışır gider... Annem bunları anlatırken utancından terliyor, ben ise öfkeden titriyordum. Bir insan, böylesi hayati bir konuda kandırılır mıydı? Bu alçaklığı hangi vicdan kabul ederdi? Kendi oğlu evlenebilsin diye bu vicdansız aile, bir başkasının kızı için bu şerefsizliği nasıl reva görürdü? Annem anlatmaya devam ediyordu. Aileye sunulan bu vicdansız plana, Rıfat Amcamın ailesi "Olmaz böyle şey!" diye reddetmiş miydi? Maalesef hayır... Bu planı kabul etmişler ve uygulamaya da razı olmuşlardı. Bunun üzerine komşuları kadına haber vermişlerdi: -Kızın ağabeylerine söyle. Kendilerine dünür geleceğiz. Yalnız böyleyken böyle. Evleneceği kimse olarak, bizim oğlanın halasının oğlunu göstereceğiz. O komşu kadın da aynı vicdansızlıkla bu plana "evet" demiş ve adı Gülazer olan kadıncağızın ağabeylerine dünürcülerin olduğunu haber vermişti. İnsanın içinden, keşke ağabeyler razı olmasa diyesi geliyor. Ama kendileri göç ettiği için bacılarını da göç ettirmek gibi bir zekâya sahip olan iki aklıevvelden böylesi bir davranış beklenebilir mi? Maalesef hayır... Dolayısıyla, bir tek Gülazer'in haberi olmayan bu aldatmaca dünürlükte herkes rolünü oynamış. Hem de yüreği hiç sızlamadan. Sonra Gülazer'e usulen sormuşlar: -Nasıl beğendin mi? Kadıncağız, gösterilen gencin eli yüzü de düzgün olunca, sırf zalim ağabeylerinden kurtulmak için "peki" demiş. Ne bilsin aslında o gençle evlendirilmeyeceğini? (Devamı yarın) >> Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00