Dedem beni o akşam ormanda çocuk halde bırakıp giderken üşümemem için kendi kürkünü verdi. Büyük bir yorgan gibiydi bana. Dedemin geleceğini sanıyorum. Çünkü hemen döneceğini söylemişti. Yalan mı söyleyecek? Orman karanlık ve ıssız. Ara sıra kuş sesleri ve bilemediğim bazı hayvan sesleri geliyor, korkuyorum. Kendimi teselli ediyorum: "Bu taraflarda vahşi hayvanlar yoktur. Onlar ormanın daha içlerindedir." Yüreğim biraz ferahlıyor. Hava çok soğuktu. Dedemin kürkü ve heyecan sayesinde üşümüyorum. Zamanın geçmesi, dedemin gelmesi için araba etrafında dört dönüyorum. Bildiğim duaları okuyordum. Babamdan öğrendiğim dualar imdadıma yetişiyor bu korkulu zamanımda. Gece boyu korku ve heyecanla dolaşıp durdum. Hava biraz ışıyınca korkum da azalmaya başladı. İçimi bir sevinç kapladı. Öyle bir sevinci bir daha yaşamadım. Aman Allah'ım sabah olmuştu. Gece korkusu geçmişti. Artık benden koçak kimse yoktu. Geceki korkularımı unutmuştum. Güneş doğup epeyce yükseldi. Kuşluk vaktiydi. Mustafa Dedem göründü. Furgunun ön tekerleklerine öküzleri koşmuş yanıma geldi. Yüzüme güldü ki ben hayret ettim. Zira dedem kolay kolay gülmezdi. -Oğlum nasılsın, iyi misin, benim koçak oğlum iyisin değil mi? Ben ise sanki gece hiç korku çekmemiş gibi gür bir sesle: -İyiyim dede, dedim. Dedem, hanımı Miyase Ninemin ismini anarak mırıldandı: -Nenen beni uyutmadı. Çocuğu kurt, kuş yer diye sabaha kadar sızlanıp durdu. Nenen seni tanımadığı için korkacağını zannetti. Ben senin korkmayacağını biliyordum. Meğer dedem beni bırakıp gece uyumaya gitmiş. Bu nasıl katı kalplilik anlatamam. On yaşındaki torununu tekeri kırık kağnıyı beklesin diye dağda yalnız bırakıp gidip kendi uykuya yatmak!.. İnanılmaz bir bencillik, ama durum böyleydi. O gece çektiklerim aklıma gelince ne kadar korktuğumu hatırlıyorum. Dedem tekeri indirdi. O mancınıkla (kaldıraç) arabayı kaldıracak ben de tekeri takacaktım. Ama bu imkânsızdı. Bereket ki ormana gelen araba sahipleri dedemi tanıyordu. Onlar yardım etti de tekeri takabildik. Sarıkamış'a ancak ikinci günün akşamı varabildik. Miyase Nenem beni görünce sarılıp yüzümü gözümü öptü: "Oğlum çok korktun mu?" diye sarıldı. Nenem benim korktuğumu biliyordu. Çünkü o bir anaydı, analar bilirdi. "Yok Nene korkmadım" dedim çocukça bir böbürlenmeyle. Hâlbuki ödüm kopmuştu. O geceyi sabah edinceye kadar neler çekmiştim ben bilirim. Yaşım 66. Ama bu hatıraların her satırı aklımda. Hiç çıkmıyor ki aklımdan... Durbaba Atila/Ankara > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00