Böyle karo mu döşenir?

A -
A +

Zemine karo değil de sanki Arnavut kaldırımı döşemiştik. Birinin bu ucu kalkık ise öteki çökük. Dört ayaklı bir masanın dört ayağı dingildemeden durmaz. Adam dövünüyordu: "Allah'ım böyle karo mu döşenir?" Haklıydı. Odada çocuk koşsa tökezler düşerdi. Gerçi böylece acemiliği de atmıştık. Diğer tarafları düzgün yapmıştık. Ama işveren düzgün yere bakar mı? "Ben bu işe para ödemem" diyordu. Paraya öyle ihtiyacım vardı ki anlatamam. Kendime mi acısam, adama mı üzülsem? Galiba yokluk mertliği biraz bozuyor... Aldım soluğu müteahhidin yanında... Çaldım kapıyı... Girdim içeri... Ama nasıl bir girişse bu, adam bir anda ürktü... Nasıl bakmışsam yokluk ve çaresizlik içinde, adam tırstı: - Hani benim param arkadaş! -Bakın kardeşim, biz böyle bir iş için para ödeyemeyiz. İşinizi düzeltin paranızı ödeyelim. -Kardeşim sadece ilk yaptıklarımız öyle oldu. Ya diğerleri? -Tamam işte... İlkleri de diğerleri gibi yapın öyle. Ben anlamadım, siz karo ustası değil misiniz? İnşaatçı değil misiniz? Bu işten anlamıyor musunuz? Hayatımda ilk defa böyle bir iş teslimi görüyorum arkadaş. Adama doğru söyledim: -Yok! Anlamam! -Çok cesurmuşsunuz yani. -Ne yapalım, çaresiz kaldık. Yeni bir başlangıç olur, dedik. -Ne yapacağız o halde? -Kardeşim, biz bu işi zaten zor bela yaptık. Şimdi düzeltmeye çalışsak altından hiç kalkamayız. Siz bu işi başkasına yaptırın. Masrafını bizim hesaptan düşün. Olmaz mı? Adam şöyle bir baktı. Çaresizliğimi fark etti. Eli telefona gitti. Muhasebeyi aradı: -Gelen işçinin parasını ödeyin! Cevap veriyordu muhasebe: -Ama nasıl olur efendim? -Size ödeyin dedim. Halden anlayan bir adammış. Allah razı olsun. Ondan, aldığımız parayla pazarlarda tezgâh kurduk. Gel zaman git zaman işler büyüdü. İthalat işleri girdi araya. Amelelikten pazarcılığa. Pazarcılıktan toptancılığa, hamdolsun bugünlere kadar geldik. Nereden bilirdim İzmir'de bu kadar yıl geçireceğimi. Rızık işte! Rızık... Ezelde takdir edilmiş rızık! Kimsenin kolay anlayamayacağı bir hikmettir. Ezelde ne takdir edilmiş ise o kadar alırsın. Nereden nasıl geleceği hiç belli olmaz. Biz sadece sebeplere yapışmıştık. Tövbe etmiştik. Allahü teala hakkımızda devamına erdirsin inşallah. Saadettin Abi, hatırasını özetledikten sonra sordu: -Karnın aç mı? -Elbette açım! Ne sandın ya, dedim. Kurt gibi acıktırdın hatıranı dinlerken. -Bizim rızkımız nasıl İzmir'de ise senin de bugün rızkın buradaymış? O öyle söylüyordu ama acaba gerçekten rızkım orada mıydı? Devamı yarın Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.