Bu doktor hiç laf dinlemiyor!..

A -
A +

"Bunun üzerine Donanma'yı aradım. Daha öncesinde Donanma Albayı demişti ki: Oğlum biz burada 1954'te motor yaptık..."
Gölcük'te askerî donanmada yedek subay doktor olarak görev yaptığım 1978-79 yıllarıydı. Galiba bir tatbikat öncesiydi. Teftiş yapılacaktı. Önce komodorluk, sonra harp filo, sonra donanma teftişleri yapılıyordu. Bu hiyerarşi böyle sürüp gidiyordu.
Ben gemide II. Komutana bağlıydım. Gemi doktoru olarak teftişte sorumlu olduğum üniteleri bizzat önce kendim gözden geçirmeliydim. Geminin değişik yerlerinde bulunan ve herhangi bir yaralanma vb. durumunda yaralı taşımakta kullanılacak olan sedyelerin sağlam olup olmadığına bakmak istedim. Bu isteğimi gemi komutanına arz edince komutan "gerek yok" dedi.
-Komutanım, taşıma sedyelerinin taşınabilir ve taşıyabilir olup olmadığına açıp bakmalıyım. Hem bakmalı hem askere sedye taşıma tatbikatı yaptırmalıyım.
-Doktor bu işi fazla abartma. Sedyeler yerinde mi yerinde. Tamam işte.
-Komutanım Allah göstermesin bir yangın mangın olduğunda bir yaralanma olduğunda sedyelerin nasıl kullanılacağı çok önemlidir.
-Doktor! Başımıza iş açacaksın sen.
-Efendim ben bunları açtırıp mevzuata uygun olarak kontrol etmek durumundayım.
Komutanın, "bu doktor da hiç laf dinlemiyor" diye morali bozuldu ama ben açıp kontrol ettim. Amerikan yapımı ve yardımı, Kıbrıs Savaşı'ndan kalma sedyelerdi...
Bir açtım baktım ipler çürümüş, çektiğim ip kopuyor. Allah muhafaza savaşta ha deyince kullanılmak istense hepsi elde kalacak.
Geminin değişik bölümlerindeki 14 sedyenin hepsi öyleydi. Ben kontrol edinceye kadar kimse açıp bakmamış kâğıt üzerinde kullanılabilir raporu verip imzalamışlar.
Bunun üzerine Donanma'yı aradım. Daha öncesinde Donanma Albayı demişti ki:
"Oğlum biz burada 1954'te motor yaptık."
Albayımın bu notu aklımdaydı. Dedim ki: "Komutanım durum böyle... Sedyelerimizin hepsi çürük çıktı."
-Oğlum bir hafta içinde yapar göndeririz.
Ne bir haftası, iki üç gün bile sürmedi. Daha iyisini, yepyeni yapıp gönderdiler. Kendi imkânlarımızdan haberimiz yoktu. İşte insan faktörü...
Soma'da 301 işçimiz can verdi. Ekranlar ise facia sonrası yol gösterenlerle doldu. Benimse hatırıma Gölcük'te o gemideki, o çürük sedyeler geldi. İşini savsaklamayan, görevini sorumluluk şuuruyla yerine getiren insanlar olsaydı gerçekten bu facia yaşanır mıydı?
           Dr. İsmail Maraş-İstanbul

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.