"Bu insanlardan kopma!"

A -
A +

"Oğlum bu arkadaşları nereden tanıdın bilemiyorum ama bu arkadaşlarından sakın ayrılma. Sakın onlardan kopma."

Ninem Osmanlı kadınıydı... Evimize gelen sürpriz misafirleri uzaktan izlemiş ve kendi çocukluğunda hatırladığı adap ve erkânı bu misafirlerde görünce beni kenara çekmiş ve demişti ki: "Oğlum bu arkadaşların hakiki Müslümandır."

Kim miydi bunlar? Köyümüze Bursa'dan kitap satmaya gelen arkadaşlardı... O yıllarda takvim satmaya gelmişlerdi... Eve yemeğe çağırmıştım onları. Yemek yedikten sonra köyde çok takvim satıldı. Sonra bana dediler ki: "Bize tavsiye edeceğin bir köy daha varmış, oraya da gidelim mi?" Ben de "Gidelim neden olmasın?" dedim... İnanın gittiğimiz 40 hanelik köyde tam kırk takvim satıldı. Her hane takvim almıştı. Ben köyde kaldım onları oradan yolcu ettim... O köyde de arkadaşlarım vardı. Hele rahmetli Abdi Usta diye bir tanıdığım vardı. Köylerinde beni görünce ağlamaya başladı.

-Niye ağlıyorsun abi, nedir sendeki bu duygunun sebebi?

-Hani sizin eve bu insanlarla bir gün yemeğe oturmuştuk... Ben sofrada ekmeğin kenarlarını yiyemediğim için ayıp olmasın diye sofra bezinin altına saklamaya çalışıyordum. Beni bu durumdan kurtarmak için orada bulunan Vehbi Abi dedi ki: "O ekmeğin kenarlarını ver de onunla tabağı sıyırayım." Böyle söyleyerek hem benim utancımı ortadan kaldırmıştı o mübarek insan. Hem o kırıkları yiyip israfı ortadan kaldırmıştı... Benim çocuklarım bile yapmazdı bana bu saygılı davranışı. O insanları burada görünce o aklıma geldi. Bu insanların samimiyetine ve ihlasına duygulandığım için ağlıyorum. Bu insanlar Müslümanlığı sözde değil gerçekten özde yaşıyorlardı. Sonra eve geldiğimde annem ve babamın da bana bir başka baktığını gördüm. Dediler ki: "Oğlum bu arkadaşları nereden tanıdın bilemiyorum ama bu arkadaşlarından sakın ayrılma. Sakın onlardan kopma."

-Ne oldu anam babam, ne gördünüz ki?

"Oğlum bu insanlar tam bir Müslüman. Benim dedemin bize nasihati vardı. Tabakta yemek bırakmayın" derdi. Bu nasihati ben bile uygulayamadım..."

Ben de "Anne bunlar, Ehl-i sünneti hem bilen hem de yaşamaya çalışan insanlar" dedim. Sonra akşam namazını kılarken annem bir kez daha şaşırmıştı: "Aynen Hafız dedemin kıldığı gibi kılıyorsun" demişti...

Şimdi o güzel günlerin hayal ve hatırasıyla avunuyorum. Güzel gazetemin güzel insanlarına İznik'e bağlı Tacir köyünden selam ve sevgiler sunuyorum. Allah, yâr ve yardımcınız olsun.
Naim Altındağ-İznik/Bursa

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.