Oyıllarda cep telefonu keşfedilmemişti ki bir çekici çağırsak. Dayım, arada bir espri patlatarak stresimizi alıyordu: - Abdullah, gelirken araba bizi sırtında getirdi, giderken de biz mi sırtlayacağız emektarı? Nasıl olacağını bilemiyordum ama babam arabasını götürmekte kararlıydı: - Bu ıssız yerde araba bırakılır mı, ben onu götürürüm. Güneş yönünü batıya çevirmişti. Bize de yol görünüyordu. Hafta sonu olduğu için belediye otobüsü yoktu, arabanın da freni patlak... Bir hayli yorgun olan bedenimizi taşıma görevi ayaklarımıza kalmıştı. Yedi kilometre yolu yürüyebilecek gücü ayaklarımızda aramaya başlamıştık. Vakit çok geç olmadan tabana kuvvet yola koyulmalıydık. Babam; arabanın arka bagajına kayısı kasalarını, tavan üstü bagaja kurumuş ağaç dallarını dizip koltuklara da piknik sepetini ve diğer malzemeleri yerleştirdi. Yani arabada boş bir alan bırakmadı. Uzaktan bakıldığında babamın sarı çocuğu, sırtında yük taşıyan hamal gibi görünüyordu. O, kendisini taşıyamıyordu ama babam gitmesi gereken her şeyi arabaya bindirmişti. Biz hariç. Keskin virajlarla kuşatılmış yolda frensiz bir arabanın halini düşündükçe ürperiyorduk. Biz binmedik ama babama bir şey olmasından da endişe duyuyorduk. Korku bizi sıkıştırdıkça babamın inadını kırmak için cebelleşmeye başlamıştık. Sonunda dayım olaya son noktayı koyacak bir fikir attı ortaya. -Anlaşılan sen bu arabayı burada bırakmayacaksın. Bana takozu ver. Biz önden gidip ilk düzlükte seni bekleyelim. Karşı yönden araba gelirse durdurup kenara çekmesini söylerim. Dayımın fikri o an için ideal fikirdi. Babam da kabul etti ve direksiyona geçti. Biz ve dayım yaklaşık on beş yirmi dakika yürüdükten sonra ilk düzlüğe geldik. Dayım, karşı yönden gelen araçlara elindeki takozu sallayıp durmalarını işaret ediyordu. Durdurduğu şoförlere aynen şu açıklamayı yapıyordu: -Hemşerim; biraz sonra karşıdan freni patlak bir araba gelecek, yol çok dar. Lütfen, o gelene kadar bekle, bir kaza olmasın. Bu açıklamaya bazı şoförler sinirlense de, bazıları da sessiz kalmayı tercih ediyordu. İlk durakta dört tane araba kenara geçerek hazır ol vaziyette karşıdan gelecek arabayı beklemeye başladık. Aradan birkaç dakika geçmişti ve babam sarı çocuğuyla rampanın başında belirdi. Yürümeyi yeni öğrenen, kontrolsüz ve hızlı yürüyen bir çocuğa kucak açmış bekler gibiydik. Yokuşu hızla inip düzlükte ağırlaşmaya başlayan sarı çocuğun elinden tuttuk. Oh şükürler olsun... Devamı yarın... > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00