"Bir insan en yakın arkadaşının ölümüne şahit oluyor ve ondan bile ibret alamıyorsa sözün bittiği yer değil midir?.."
Hani derler ya, "ölüm en büyük nasihattir" diye. Ama ölümden bile ders almıyoruz ne hazin!..
Yılmaz ismindeki arkadaşımla epey zamandır görüşmemiştik. O da bizim tekstil sektöründe çalışıyordu. Geçenlerde bir fuarda buluştuk. Yılmaz'ın yanında, benim de tanıdığım birkaç ortak arkadaş daha vardı. Yılmaz, her buluştuğumuzda bana ve etrafındaki arkadaşlarına, bir marifet edasında yurt dışı seyahatlerinde yaşadıklarından gezip tozduğundan bahseder, hatta bu konuda tecrübelerini (!) paylaşabileceğini alaycı bir şekilde anlatıp dururdu.
Ben de bir arkadaş olarak kendisine elimden geldiğince dilim döndüğünce nasihat ederdim. Ama o, yaşının daha genç olduğunu ve ileride tövbe istiğfar edince "Allah inşallah affeder" diyerek "bizim kalbimiz temiz, kimseye kötülüğümüz yok. Hem daha yaşımız ne ki..." gibi kaçamak cevaplarla durumu geçiştirmeye çalışırdı...
Ertesi gün haber aldım ki Yılmaz o gece kalp krizi geçirip daha hastane yolunda iken vefat etmiş. Vefat ettiğinde henüz 39 yaşındaydı. Ölümün yaşı yoktu işte.
Cenazesinde arkadaşlarından biri "Yaa, daha dün akşam hep beraberdik, birlikteydik, şimdi öldüğüne halen aklım almıyor, nasıl olur?" diye yakarıp durmuştu.
Cenazenin defninden sonra herkes evine dağıldı ama ben o gün birlikte olduğumuz arkadaşları da orada iken kendi kendime mırıldandım:
"Hey gidi Yılmaz, dün hayattaydın, şimdi kabirdesin. Görüyorsun oradaki gerçek hali. Eminim 'keşkeler' başladı. Cenab-ı Hak bizlere de ölümden ibret almayı ve her an ölecekmiş gibi hazırlanmayı nasip eylesin."
Üç gün evvel Yılmaz'ın ailesi Mevlid okuttu. Bu vesileyle aynı arkadaşlarla yine karşılaştık. Yılmaz'ın 39 yaşında ölmesine halen akıl erdiremiyorlardı. Hem de basit bir mide ilacının belki milyonda bir görünen yan tesirinden dolayı deniliyordu.
Bugün beni o arkadaşlardan biri yurt dışından telefonda arıyor ve diyordu ki:
"Rahmetli Yılmaz'la birlikte çok gezip tozmuştuk ama ondan az ders almamışım hani. Hatta bendeki tüyolar onunkini geçmiş..."
En yakın arkadaşının ölümü bile ona ibret olmamıştı... Can taşıyan insan olarak her an ahirete göç edebileceğini göz önünden uzak tutuyordu Hem de dün, ecel denilen gerçeği bizzat kendi gözüyle görmüşken... Şaşırdım kaldım.
Y. A.-İstanbul