Bu kadın niye böyle bakıyor?

A -
A +

İzmir'e sıfırlanıp gelen, İzmir'de karo döşemesiyle tekrar yıldızı parlayan esnaf arkadaşımın yemeğe davetine "peki" dedim. Yemek hazırlanana kadar öğleyi eda etmek üzere kendi ofisime geçtim. Burası toptancılar sitesiydi. Her binası birbirine yapışık ve ortak bir mimari yapıya sahipti. Hepsi 4 kattan ibaretti. Ben bizim ortak ile bir mesele konuşurken yan komşumuz Saadettin Abi'nin elemanları geldi: -Hadi Abi seni yemeğe bekliyoruz. -Tamam az sonra geliyorum. Vazifeyi eda ettikten sonra bekletmemek için bir telaşla yan binaya geçtim. Üç kat çıktım. Merdivenlerde bir kadınla karşılaştım. Aşağıya çay indiriyordu. Yüzüme anlamsızca baktı. Ben mutfağa girdim. Baktım içeride kimse yok: "Galiba arkadaşlar fazla beklemeyip yemeklerini yediler" diye düşündüm. Bu arada merdivenlerde karşılaştığım çaycı abla elinde boş tepsiyle mutfağa girdi. Ben ise tabldot yenilen masalarda oturdum, yemek bekliyorum. Ama içimde bir gariplik var. Kadın tekrar bana baktı. Ne bir "hoş geldin" vardı. Ne bir ikrama yönelik bir cümle... Ben de suskunluğumu korudum. Kadıncağız masada yemek bekleyen biri olduğu için kerhen (isteksizce) bir tabak yemek getirip masaya bıraktı. Yemek de bir tuhaftı. Bize patlıcan yemeği demişlerdi. Tabakta kuru fasulye vardı. Bir de kadının buz gibi çehresi. Neyse ben yemeği öylesine yedikten sonra aşağıya Saadettin Abi'nin yanına indim. Mağaza tarafına geçtiğimde şaştım kaldım. Burası neresiydi? Ben neredeydim? Hemen attım kendimi dışarı. Anladım ki yanlış binaya girmişim. Bir gülme tuttu beni ki sormayın! Rızkıma mı tebessüm etsem, kendime mi gülsem? Saadettin Abi beni görünce sordu; -Yemek yemedin mi? -Yedim de sizin yemeği değil. -Nasıl yani? -Yanlışlıkla yan binaya girmişim. Ordaki yemeği yedim. O da bastı kahkahayı... Konuyu bilenler de gülüyor, bilmeyenler ise şaşırıyordu gülmemize. -Hadi gidelim de o yan komşundan helallik isteyelim. Vardık dükkâna. Durumu anlattık yandaki esnafa. O da güldü epey. Sonra "Rızık getirmiş seni" dedi. Helal etti... "lafı mı olur, aşk olsun" diyerek. Saadettin Abi'nin ofisine geçtik. Biraz nefeslendik. Kendisine sordum: -Hani rızkıma sen vesileydin bugün? Bu arada kahveler de gelmişti. Fincanı elime aldım. Sadettin Abi'nin yüzüne baktım. Tam bir yudum alırken dedim ki: -Rızık öyle bir şeydir ki boğazdan geçmedikçe sana ait değildir. Yudumu içtikten sonra: "İşte bu benim rızkımmış. Bir yudum daha alabilirsem o da benim rızkım olur" dedim. Rumuz: H.E.-İzmir Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.