Bu nasıl bir şey böyle?

A -
A +
"Babam, 'devletin yasak ettiğini nasıl kabul edersin, yaktın benim başımı' deyince annem, pişmanlıkla dövündü!.."

Kafasını ağaca yaslayarak lâtife yapma çabasındaydı. Annem, O'nun hâl ve tavırlarını görünce bizim akıbetimizden korktu.  Kaşığını derhal bırakarak hızlıca tepsiyi götürdü.
Zeynep Teyzenin elini yüzünü kolonya ile ovarak üzerindeki nahoşluğu gidermeye çalışıyordu. Anneme durduk yerde manasız bir tedirginlik peyda olmuştu.
"Bu nasıl bir şey böyle? Uyurgezer gibi..." diye söylenmeye başladı.
O ara hummalı sıkıntının diğer ortağı da geldi. Yorulmuştu. "Hoş geldin" edip köşesine oturdu.
"Hayırdır hanım, Zeynep Teyze hastalandı mı?"
Babam durumu hastalık olarak algılamıştı. Tansiyon ve kolesterolle tanışık olduğunu herkes gibi o da biliyordu.
"Ah herif, başımıza geleni anlatacağım ama anlayıp dinlemeden celallenme?"
"Lafı uzatma, çabuk söyle!"
"Zeynep Teyzeye köylüleri haşhaş getirmiş. Evde bayağı yediğini söylese de bize getirdiği ikramdan da..."
Annem sözünü bitirmeden babam yerinden ok gibi fırladı. Gözleri, fal taşı gibi açılmıştı.
"Sen haşhaşı bilmez misin? Devletin yasak ettiğini nasıl kabul edersin? Ah hanım ah, yaktın benim başımı!"
Babam söylendikçe annem, pişmanlıkla dövündü. Yasak meyveydi haşhaş. Devletin müsaade etmediği her durum gözü kapalı reddedilirdi. Bu kez durum farklıydı. Gafil avlanmıştık.
Uzun uzun öten düdük sesi, tantanayı aniden bitirdi. Devletin en küçük vekili kahverengi üniformasıyla köşeden göründü.
"Şunlara düdüğü yasaklamalı. Peşimde hiç susmadan öttürüyorlar. Başım kaldırmıyor artık..." diye söylenerek geldi. Bir elini avlu duvarına yaslayıp diğeriyle kasketini çıkardı.
"Hayırdır Abdullah, ne oldu Zeynep Teyze?"
Babam kem küm ederek annemin gözlerine bakıp:
"Hamit Dayı, Zeynep Teyze yemeği fazla kaçırmış, tansiyonu çıkmış sanırım."
"Yok mu bu tansiyonun ilacı neyi? Bacım, hele sen de bir ceplerine bakıver..."
Annem, tedirginliğini belli etmemeye çalıştıkça tedirginliği artarak Zeynep Teyzenin üzerinde ilaç aradığı halde bir türlü bulamayınca ayaklandı.
"Ben bir koşu gidip gelinden isteyeyim."
"Sen başından ayrılma, çocuğu gönder" dedi, Bekçi Hamit.
Annem, az önce babamın kendisine yansıttığı bakışı benim gözlerime akıttı. Ortamdaki telaşe bana geçmişti. Koşar adımlarla Zeynep Teyzenin evine gittim. Devamı yarın
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.