“Ustaya saygı, çırağa sevgi gösterip işine sevdalı olup; müşteriyi hoş tutmak boşa değil...”
Babam da onun çıraklığını yapmış zamanında. Demirci ustası deyip geçeriz ama öyle değilmiş... Babam anlatınca hayret etmiştim. Malumunuz demircilerde kömür ocağı bir de onu yakan körük sistemi vardır. Çırak bu sistemi çalıştırır. Usta da blok demiri kömür ateşi üzerine atar ve demir kıpkırmızı oluncaya kadar körüklenir...
Demir nar gibi kızarınca kıvamını usta bilir ve örsün üzerine çeker. Sol elinde kıskaçla tuttuğu kızarmış demir vardır. Sağ elinde de normal büyüklükçe çekiç. Bu arada çırak da körüğü bırakıp balyozu hazırlar. Demir yumuşak hâlde iken, usta demire zihnindeki şekli verebilmesi için balyozun nereye vurulacağını oraya elindeki küçük çekici vurarak gösterir. Hızlı vurmak gerekiyorsa çekici hızlı vurur. Balyozun şiddetini ve nereye vurulacağını ustanın elindeki sembolik çekiç belirler. O esnada söz değil icraat vardır. Çünkü acele edilmezse demir soğuyacaktır. Demire ancak yumuşamış iken şekil verilebilir. İş bitmediyse soğuyan demir yeniden ısıtılır... Ne kadar az ısıtılırsa o kadar enerji tasarrufu vakit tasarrufu vb. olur.
Görüyoruz ki usta çırak bir bütün oluşturmak zorundadır. Çırak da kendine düşen görevi yapacak kadar zeki ve pratik olmak zorundadır.
Ben de kendi işlerim sebebiyle ancak çırak olmadığında yardım ederdim ustama. Ustamız komşu sahil ilçeden köyümüze yerleşmiş asil bir kimseydi. Bir gün 17-18 yaşlarındayken bir düğünde emsallerimle birlikte davul zurna eşliğinde oynamıştım. Düğün yerine ustam da davetliymiş. Beni çağırdı ve “bir daha oynama” tavsiyesinde bulundu. Bu söz beni çok etkiledi.
Bazı şeylerin herkese yakışmadığını anladım. Ustama karşı saygım sonsuzdu. Bana onur veren bu tavsiyeye ömür boyu uydum. Nerede ne zaman böyle bir ortama denk gelsem o günümü ve rahmetli ustamın yaptığı tavsiyeyi hatırlarım.
Günümüzde bu duyguya çok önem verilmediğine şahit oluyorum ama yoğurdun tutması için nasıl ki mayaya ihtiyaç varsa meslekte tutunmak için bu sevgi ve saygı mayasına ihtiyaç var... Nitekim iki farklı çırak ikisi de bir an önce kendilerine demirci dükkânı açtılar. Lakin ikisi de yürütemediler. Ne müşterileri oldu ne kendilerine çırak bulabildiler. Ne demişler: “Problem onu üretenle çözülmez...”
Mustafa Ali Mahdum