Hatıramı bugün de anlatmaya devam ediyorum...
O hanım kardeşimle Türkiye Gazetesi Büromuz vasıtasıyla iletişim kurma imkânım olmuştu. Mesaj ve telefonda karşılıklı tanışma faslından sonra buluşup yüz yüze konuşmak için sözleştik. İki gün sonra yeğenimin evinde beni ziyarete geldi.
Kendisi çok güler yüzlü, samimi ve candan biriydi. Hakikat Kitabevi'nin eserlerini dağıtıyor, çeşitli ürünler satıyor, evinde el ürünleri yapıp satıp gelirini vakfa hediye ediyordu. Bu güzel kardeşimi kendi kardeşim kadar çok sevmiştim. Beni evine davet etti. Çocuk baktığım için gidemedim. Aradan biraz zaman geçince tekrar ziyaretime geldi.
Birbirimizi çok sevmiştik. Artık bu fâni dünyadan göç edinceye kadar “abla kardeş” kalacak, birbirimize bu yolda destek olacaktık. Sohbetin bir yerinde sevgiyle yüzüme bakıp dedi ki:“Ablacım, ben bu semtlerde yaşayan birisini arıyorum.”
Merakla yüzüne baktım. O heyecanla anlatıyordu:
“Türkiye gazetesine Hayatım Roman bölümüne yazılar gönderiyor. Bazen rumuz yazıyor, bazen değişik soyadı kullanıyor ama üslubundan anlıyoruz. Sadece ben değil mantı yapan, bütün ablalar bu yazarı bulup tanımak istiyoruz. Hatta Hayatım Roman köşesinden sorduk ama okuyucu bilgisini paylaşmıyorlar.”
Biraz şaşkın biraz da heyecanlı dinliyordum F.Ç. isimli kardeşimi. Galiba biraz da nefsime hoş gelmişti. Toparlanmaya çalışarak:"Niçin tanımak istiyorsunuz ki?” dedim.
"Yazdıkları bizi etkiliyor, belli ki çilekeş biri” derken “aslında sizin isminiz de aynı. Acaba soyadınız ne ki?” dedi.
Gülümsedim, "Koç” desem hayal kırıklığına uğrar mısın?
Biraz şaşkın "Yok abla niçin hayal kırıklığına uğrayayım. Sen misin yoksa?"
İkimiz de sesli gülüyorduk
:"Aynen öyle, karşında ilkokul mezunu çocuk bakıcısı bir yazar var” dedim.
Birden ciddileşti:
"Estağfirullah Ablacım, sen de en az bir üniversiteli gibi yetiştirmişsin kendini…”
"Canım kardeşim” dedim; ben bir üniversite okuyorum. İhlas Üniversitesi... Dünyanın en iyi en seçkin hocalarından ders alıyorum. Türkiye gazetesi yazarları, TGRT FM programcıları muhteşem hocalarım benim. Bu öyle bir üniversite ki yediden yetmişe talebesi var.
Bu üniversitenin bir özelliği de mezun vermiyor. Ömrünün izin verdiği yere kadar okuyorsun...
Necla Atila-Ankara