"Bu üzüntüyle kahroluyorum!.."

A -
A +

Ve nihayetinde Cemal, zaten Ahmetlerinin acısıyla yüreği yaralı, gönlü hüzün dolu aileyi tarifi imkânsız acılar içinde bırakarak genç yaşta hayata veda etti... Kurtaramadılar onu... Üstelik Cemal sadece anasını babasını mı kederde bırakmıştı? Nerdeee? Geride hayatının baharında bir gelin iki de yetim yavru bırakarak ayrılmıştı bu yalan dünyadan... Bu sene ailesi mübarek Ramazan Bayramını onsuz geçirdi... Acıları tarif edilemeyecek kadar çoktu... Zaten ben de bu acıya en azından ortak olabilirsem diyerek yanlarına gitmiştim... Benim geldiğimi gören aile, o kadar duygulanmıştı ki kelimelerle tarif edilemez. İhsan Ağabey, Yasemin Abla ve ben üçümüz de birbirimize bakıp bakıp ağlamaya başlamıştık. Psikolojik sorunları olan Ahmet yanımıza gelinde kendimizi toparlayıp sustuk. Ben biraz da Ahmet ile sohbet etmek istemiştim. Ne de olsa onu da çocukluğundan beri tanıyordum. Ellerimde büyüdü dedikleri kadar onun bana saygısı, benim ona sevgim vardı... Çocuklarımdan ayırt etmezdim... Ahmet hiç değişmemişti aslında... Allah'ım nasıl da efendi bir delikanlıydı... Boy pos ondaydı. Yakışıklılık dersen artistler eline su dökemezdi. Nasılsın iyi misin diye de soramıyordum. Psikoloji hastalarıyla sohbet etmek ne kadar zormuş meğer. Çünkü görünürde sapasağlam insandı işte... Gayet normal her şeyi konuşuyordu. Ağrısı yok sızısı yok. Kırığı yok çıkığı yok... Geçmiş olsun desen ne için söyleyeceksin? Nasılsın desen ne için?.. Birkaç hâl hatır cümlesinden sonra içimden dua ettim sadece: -Rabbim Ahmet'e iyilik ver. Senin gücün her şeye yeter Allah'ım, diye içimden dua ettim. Ahmet, sanki içimden geçenleri bir bir anlamıştı. Yüzüme bakıp gülümsedi. Sonra da kibar bir şekilde izin isteyip odasına gitti... Ardından kısa bir sessizlik oldu. Sonra İhsan Ağabey samimiyetimizden olsa gerek, gözyaşlarını saklamaya gerek duymadan iki gözü iki çeşme dua diyordu. Ak sakallı bir baba oracıkta ellerini açmış Allaha yalvarıyordu: -Allah'ım sen benim aczimi biliyorsun... Senden gelen hiçbir şeye itiraz etme hakkım yok. Bunu da biliyorum. Sen biliyorsun ki Rabbim ben senin zavallı ve aciz bir kulunum. Verdiğin evlatlarımdan biri Cemal'im öldü... Hiç olmazsa Rabbim Ahmet'ime iyilikler ihsan eyle... Onu elden avuçtan düşürme Rabbim... Yaşlandım Allah'ım. Hastayım Rabbim. Onun her geçen gün yüreğimi kanatan bu ızdırap dolu hayatına katlanacak takatim kalmadı... Ne olur dualarımı kabul buyur Rabbim... İhsan Ağabeyin gözyaşları içinde yaptığı duaya biz de gözlerimizden süzülen damlalara hâkim olamadan âmin dedik. Gerçekten evladın ihtiyar ana babasına bakması kolay ama ihtiyar ana babanın hele de kocaman olduğu halde bakıma muhtaç evladına bakması o kadar zor ki... Tedavisi için gittiğimiz hastanede değişik hallerde kimi zekâ özürlü, kimi hepten aklı olmayan koca koca kızları, koca koca oğulları ile gelen yaşlı analar babalar gördüğümde daha bir tuhaf olmuştum. Diyordu ki bir anne: "Hiçbir şey istemiyorum... Ben ölene kadar oğluma bakarım. Ama ben öldükten sonra bu oğluma kim bakar? Bu oğlumun hâli nice olur? İşte bunun üzüntüsüyle kahroluyorum... Gerçekten çok zordu... Rabbim inşallah tüm çaresiz ana babalara bir çare ihsan eder. Ahmet'in iyileştiğini, eskisi gibi olduğunu size söyleyebilmem de henüz mümkün değil ne yazık ki... Ama maalesef Ahmet henüz iyileşebilmiş değil. Rabbim hasta evlatları için dua eden ana babanın duasını kabul buyursun. Sizlerden de hem dua bekleyen hastalarımıza hem de Ahmet'e dua etmenizi niyaz ederim. Necla Koç-Ankara Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.