Kız kardeşim ümitsizliğin son noktasında. Bu baş dönmesi, bu kulakta uğultu ne zaman bitecek? En ufak bir gürültüde sinir krizi geçirtecek derecede ortaya çıkan ataklar çekilmiyor... İki sefer kulaktan ameliyat oldu. Sonuç yok... En son Malatya'da gittiğimiz bir uzman doktor dedi ki: "Sizin derdinize olsa olsa Ankara'da Hacettepe'de benim de hocam olan profesör bir çözüm bulabilir." Biraz da övdü hocasını... Hacettepe'yi aradık: -Filan hocaya muayene için randevu istiyoruz. -Bu numarayı arayın! Baktım özel bir muayenehane... Şaşırdım ama durumu da anladım. Hani Sağlık Bakanlığı'nın çözmeye uğraştığı şu mesele... Sen devletin imkânlarından yararlanmak için hak sahibisin. Ama devletin imkânlarıyla hekimlik yapan doktor, seni önce kendi muayenehanesinde görüyor. Eee? Muayenehanesi özel olduğu için de ücret alıyor. Aslında Bakanlık konuyu çözmüş de bu zihniyete henüz güç yetmiyor demek ki... Ben bile adını yazamıyorum bakın korkumdan!.. Ya çaresiz kalır da yine eline düşersek diye... Neyse, konusunda sayılı birkaç isimden biri denilen bu profesörün sekreterliğinden randevu aldık. Ama aklıma koydum. Vardığımda iki çift laf edeceğim: "Hocam, biz devletin imkânlarından faydalanmak istiyoruz. Siz bizi özel muayenehanenize çağırıyorsunuz. Bir de bizden muayene parası isteyeceksiniz. Bu yaptığınız hiç şanınıza layık mıdır? Randevu günü... Ankara'nın lüks bir semtindeyiz. Binadan içeri girdiğimizde ağzımız bir karış açık kaldı. Mermer sütunlu loş koridorlar. Kapı kolsuz otomatik kapılar... Yanar döner lambalar... Uzaktan kumandalı asansörler... Bir acayip dünya... Bu vaziyet karşısında insan gariban kalıyor... Bu halde iki çift lafı nasıl söyleyebilirim ki? Vay be insanlık... Bu muhteşem labirentlerde yok olup gittin öyle mi? Neyse bizim önce ayaküstü resmimizi çekip hemen oracıkta kağıttan birer kimliğimizi çıkardılar. Nereye kime geldiğimiz vs. hepsi kayıtta. Yani insan olarak bir daha ne sen kimseye ne kimse sana bir şey soracak... Her şey makineleşmiş. Sen sus... Sadece robot gibi dıt dıt düğmelerini takip et... İçeri girer girmez teknolojinin hücumuna uğramış ve daha girişte tuş olmuştuk. Birçok asansör var. Bir görevli açılan bir tanesine bindirdi. "Sizi karşılarlar" dedi. Öyle ki vazgeçtik desek, kendi başımıza geri çıkamayız. Bir katta durduk. Asansör açıldı. Beyaz önlüklü bir bayan bizi karşıladı. Hocanın muayenehanesine götürdü. İçeri girdik ki muayenehane değil sanki süit oda... (Devamı yarın) Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00