Koridora girer girmez, kalabalık bir insan güruhuyla karşılaştım. Aman Allah'ım, bu kadar insan ne arıyordu burada? Meğer hepsi sıra bekliyormuş. Öyle kalabalık ki ayakta bile müsait bir yer zor buldum. Ağlayanlar, sızlayanlar... Kayıtsız birkaç hemşire... Kendini bir şey zanneden doktorlar... Hangi birini sayayım? Asistan hanıma kâğıdı uzattım. Aldı, diğer kâğıtların arasına koydu: "Sıran gelince çağırırız" dedi. Ne bir açıklama ne bir şey. Sanki makineyiz, ya da esir. Vatandaş olarak psikolojik ruh halimizin hiç önemi yok. Tam iki saat oldu. Ayakta ve bekliyorum. Acıktım, yoruldum, uykum geldi. Dişim ağrıyor. Bir yandan kalabalık bunaltıyor... Artık dayanamadım. Gidip dedim ki: -Kâğıdımı geri alabilir miyim? Asistan hafifçe gülerek ne dese beğenirsiniz? -Ne oldu, korktun mu yoksa? Ya sabır... Zaten bitmiş pil gibiyim, bir de bunlarla uğraş... -Hayır, beklemekten sıkıldım. İki saat oldu. İşim gücüm var benim de... Asistan kâğıtlara baktı: -İki kişi kalmış önünde, on dakika sonra sıran gelir. Bekle bence. Gerçi o on dakika, otuz dakikaya çıktı ya neyse... Nihayet sıram geldi. Yorgun bir şekilde dişçi koltuğuna uzandım. Dişçi beyefendiler kıpırdamadılar yerinden. Dişime asistan hanım baktı, baktı. Tıbbi birkaç terim mırıldandı. Diş hekimi de asistanın söylediklerini dinleyip "hımm" dedi. Kâğıda bir şeyler yazıp uzattı. Kâğıdı alıp çıktım. Kalabalıktan kurtulunca yazıyı okudum. Tam iki ay sonrasına randevu verilmiş. Neymiş? Dişim çekilecekmiş. Pes yani. İki saat boyunca bunun için mi ayakta bekledim? Beş dakika bile sürmeyen bir muayene ve iki ay sonraya randevu... İki ay diş ağrısıyla ne yapacağım? İnsan bir ağrı kesici olsun önermez mi? Kurban Bayramı yaklaşıyordu. Bütün bayramı diş ağrısı ve inlemeyle geçirdim. Sonra fark ettim ki, süt içince diş ağrım hafifliyor, hatta kayboluyor. Bir süre devam ettim süt içmeye. Hastaneden verilen randevuya da gitmedim. Bir süre sonra, ağrıyan dişimin olduğu yerden, yirmilik dişim çıkmaya başladı. Ağrı da dindi şükür... Meğer bütün o ağrıların sebebi yirmilik dişimmiş. Çıkmaya çalışıyor, çıkamadığı için yandaki sağlam dişlere bası uyguluyormuş. Hastanedekiler bir film çekme zahmetine katlansalar göreceklerdi. İşimiz onlara kalsaydı, sağlam olan diğer dişimi belki de çürük diye çekeceklerdi... Elbette samimi olanları müstesna tutarak diyorum ki; birçokları işini hakkıyla yapmıyor. Sonra da o eylem senin, bu eylem benim devlete veryansın edip duruyorlar. Rumuz: "İsimsiz"-İstanbul