Sivas'ta bir cadde... Dalgınca yürüyorum. Bir yandan da işlerimi sıralıyorum kafamda... Anadolu şehirlerinin en güzel tarafı yolda sık rastlarsınız bir tanıdığa... Ahbaptır, arkadaştır hatta akrabadır... Böyle yürürken karşıma bir delikanlı çıktı. Tanımadığım biri. Saç sakal uzamış. Bakımsız bir halde. Üstü başı perişan. Ama yüzünde bir asillik var. Biraz çekingen aralandı ağzı: -Biraz bakar mısınız! -Buyurun. -Affedersiniz. Bunu söylemeye utanıyorum. Çalışmaya geldim Sivas'a. Henüz iş bulamadım. Şu anda da çok açım. Allah rızası için bir ekmek parası verebilir misiniz? Delikanlıyı tepeden tırnağa süzdüm. Günümüzde kimin ne olduğunu bilmiyorsunuz. Versen bir türlü, vermesen bir türlü. O sırada şöyle göz ucuyla etrafa baktım. Bir lokantanın önünde konuşuyorduk. Hakikaten lokantanın sahibini de tanıyordum. Arkadaşım olur. Dedim ki kendi kendime: "Madem karnı aç ise yemeğini yer. Yok niyeti para ise ortaya çıkmış olur." Delikanlıyı kolundan tutarak lokantaya aldım. Lokantanın sahibi arkadaşıma dedim ki: -Bu delikanlıya ne isterse ver. Çorbasından, etinden tatlısından ne gerekiyorsa yesin içsin. İşlerim var, beklemem mümkün değil. Ben akşam dönüşte uğrar parasını veririm. -Hayhay Ahmet Bey, nasıl isterseniz. Delikanlı da temenna ile öne eğilerek teşekkür etti. Lokantadan çıktım, işlerimi yapmak üzere yola koyuldum. Akşam dönüşte lokantaya uğradım söz verdiğim gibi. Arkadaşı selam verdikten sonra borcumu sordum. -Para istemez. -Nasıl istemez? -Ya zaten bir çorba içti. O da benden olsun ne olacak... Şaşırdım tabii. Acaba lokantacı mı ilgilenmemişti? Çünkü istediğini yesin içsin diye söylemiştim. -Usta bir yanlışlık olmasın. Ne isterse ver demiştim biliyorsun. -Evet biz de çok ısrar ettik ancak sadece bir çorba içti. Başka bir şey yemedi.. -Allah Allah neden acaba? -Karakterli biriymiş o delikanlı. Dedim ki kendisine: "Ne istersen ısmarladı işte. Niçin çorbadan başka bir şey istemiyorsun?" - E o ne dedi? "Çok açtım. Perişandım. Yüce Rabbime dua ettim. Bana bir ekmek nasip etmesi için. Ben bir ekmeğe razı iken Allah'ım bana öyle nimetler bahşetti ki çok şaşırdım. Başka bir şey yemeye hayâ ederim. Buna şükür. Allah bu ekmeği ve çorbayı bana ikram edenden ve sizden razı olsun. Duası kabul olsun..." Genç böyle söylüyor ve teşekkür ederek ayrılıyor. O anda koptum ben... Ahh ettim. "Eyvah" dedim... Hemen dışarı çıktım. O cadde senin bu cadde benim... Otogar, tren istasyonu dolandım durdum... Tekrar o delikanlıyı bulayım, tanışayım. Biraz daha bir şeyler vereyim dedim ama ne mümkün? Ben şimdi ne yapayım? Güveniyorsun sahtekâr çıkıyor. Güvenmiyorsun gerçekten ihtiyaç sahibi. Allah'ım boşuna dememişler ya, "Her geceyi Kadir, her gördüğünü Hızır bil" diye... > Ahmet Erüç-Sivas Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00