eçtiğim gün havalar yağışlıydı... Gittim su almaya başlamış eski ayakkabımın yerine bir bot aldım. Ayaklarım sıcacık oldu. Ama yine o hatıra geldi gözlerimin önüne... Gözlerim yine ağlamaklı oldu... Neden mi? Yıl 2000... İzmir Konak bölgesinde, ev aletlerine bağlı bölümde müşteri senet servisinde, günü gelen senetlerin tahsilâtıyla görevli bir eleman olarak çalışıyordum... Benim bölgem genellikle dar gelirli insanların yaşadığı bir yerdi... Örnek olarak Karabağlar Mobilyacılar Sitesinde haftalıkla çalışan ve üç dört nüfusa bakan dar gelirli aileler vardı müşterilerimin arasında... O sene Kurban Bayramının arefe günü sanayi kesiminde haftalık alacak bir müşterimden şofben taksiti için söz almıştım. -Ağabey arefe günü gel al. O gün trafik yoğunluğu sebebiyle, sözleştiğimiz saatten on beş dakika geç gidiyorum. O zamanlar cep telefonum yoktu. Haber de veremiyorum. İş yerine vardığımda baktım dükkân kapalı. Onca yolu boşuna gelmiştim. Biraz üzüldüm, biraz öfkelendim... Karar verdim kendi kendime: "Madem söz verdi ve beklemedi ben de en az 5 km mesafedeki adresine giderim" diyerek evine gitmeye karar verdim. Lale Paşa Camii yanında 86 adet basamağın sonuna doğru yaklaşmıştım ki müşterim karşımda belirdi. Yanında da beş veya altı yaşlarında bir erkek çocuğu vardı. Sitem ettim kendisine: -Söz verdin diye bunca yolu geldim. Ama sen beni beklememişsin. Özür diledi ve dedi ki: -Abi inan o saate kadar bekledim. Gelmedin. Ben de artık gelmezsin diye düşündüm. Taksit parasıyla oğluma bayramda ayakkabı almak için gidiyordum. Fakat madem bu kadar yol geldin taksitimi ödeyeyim, deyip parayı uzattı. Parayı alıp senedini verdim. O an müşterimizin minik çocuğu ile göz göze geldim. Gözlerinde öyle bir hüzünlü bakış oldu ki kelimelerle anlatamam. Bu hatırayı yaşadığımdan bu zamana kadar aradan 13 sene geçti. Hâlâ o bakış gözlerimin önüne geldiğinde dayanamam ağlarım... Sanki "Ah be amca... Ne yaptın... Bayramda yeni ayakkabı giyecektim. Şimdi yarı yırtık su alan ayakkabıyla ben ne yapacağım bayramda?" der gibiydi. Bir babasının yüzüne bakıyor, son bir şans arar gibi... Bir bana bakıyordu çaresiz... Boynunu büküp, yüz geri dönen babasının elinden tutarak evlerine doğru merdivenleri tekrar tırmanmaya başladı. Şu an bile bu satırları yazarken ağlıyorum... Ben de senedi alıp merdivenlerden inmek için geri döndüm. Sadece döndüm. Döndüm ama bir adım atamıyorum... Ayaklarım sanki betonlaşmış gitmiyor... Yutkunuyorum boğazım düğümlü... Ne yapsam Allah'ım ne yapsam!.. Devamı yarın > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00