Şimdi buruk bir tebessüm oluyor gurbet hikâyeleri... Her biri yaşanmış... Her biri ayrı bir dram... Ah o yıllar... Oralarda Türk marketlerinin bulunmadığı yıllar... Dil bilmezlik sebebiyle şeker yerine tuz alınan yıllar... Anlatırlardı gülümseyerek bir teyzenin düştüğü acınası durumu... Pasta yapmış zavallım... Lakin pastası bir tuzlu ki sormayın... Ağza alınmıyor... Ne bilsin dil bilmeyip beden diliyle tarif ederek aldığı için, şeker yerine marketten tuz vermişler. O yıllarda çoğu Alman evinde banyo bulunmuyordu? Yıkanmayı bilmiyordu burada çoğu insan... Gurbetçi aileler de kaldıkları o evlerde leğende yıkanmıştı nice zaman... O yıllarda Türkiye'den izin dönüşünde bulgurunu da alıp getirirdi gurbetçiler... Hatta bağ ve bahçelerde yetişen kiraz kayısı erik gibi meyvelerin en iyileri ve en irileri ihraç edilirdi Almanya'ya... Buna nispet edercesine buruk bir tebessümle derlerdi ki: "Meyvelerin iri ve iyileri Avrupa'ya gittiğine göre bizde mi iyiydik ki Avrupa'ya gittik?" O yıllarda bir mektup yazarsınız iki ayda giderdi. Hatta mektup atıp da bir ay sonra izne çıkan nice gurbetçi, kendi attığı mektubu memlekette kendisi alırdı postacıdan... Komşunun evinden telefon açmak çok lüks bir duyguydu. O yıllarda Almanya'daki gurbetçi aileler birbirine misafirliğe randevusuz giderdi. Çat kapı. Bazen sohbetin tadına doyamaz, sabahlara kadar oturur, sonra da uykusuz ama mutluluk içinde mesaiye başlarlardı... Anlatacağım hatıram da, yine böyle bir güldüren, güldürürken de düşündüren bir hatıra... Burada ufak bir köyde ecnebiler arasında yetişmiş bir aile dostumuzun benim yaşımdaki oğullarıyla alakalı. Türkçesi çok zayıf bu arkadaşımın... Çünkü evden başka yerde konuşan yok... Bu gurbetçi çocuğu kendilerinden sonra gelip köye yerleşen bir başka Türk ailesinin çocuklarıyla arkadaş oluyorlar... Bu köye yerleşen o diğer Türk ailenin bir kızı bir de oğlu var. Bu çocuk yeni ehliyet alıyor. Yeni sürücü belgesi ve yeni aldıkları araba ile trafikte bir kaza yaşıyorlar. Bu kaza haberini öğrenen arkadaşı ailenin evine gidiyor. Kazayı haber verirken "geçmiş olsun" diyeceği yerde "başınız sağ olsun" diyor. Size biri böyle söylese ne olursunuz? Bu haberi duyan çocuğun annesi çığlık atarak yere yığılıyor. Konu komşu durumun öyle olmadığını anlatmak için ne diller döküyorlar. Oğlunun kazayı hafif sıyrıklarla atlattığını söylüyorlar ama kadıncağız oğlunu görene kadar kendine gelemiyor. Bizim arkadaş ise binbir mahcubiyet içinde özür diliyor. S.A.-Almanya ----------- Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00