Çalışmak vatandaşlık görevidir

Sesli Dinle
A -
A +

“Hayır, konu zenginlik miras, kazanç meselesi de değil. Söz konusu onun adam olması.”

 

 

 

Almanya’daki günlerimden anekdotlar anlatmaya devam ediyorum.

 

Dedim ki madama:

 

“İyi ama o sizin tek oğlunuz. Yani onun kazancına muhtaç mısınız? Hem de tüm mirasınız ona kalacak.”

 

 “Hayır, iş öyle değil. Konu miras veya kazanç meselesi de değil. Söz konusu onun adam olması.”

 

“Anlayamadım, nasıl yani?”

 

“Çalışmayan bir insan asalaktır. Başkaları kazanıyor, o yiyor demektir. Böyle bir insan hem kendine hem de topluma zararlıdır. Bir defa parazit yaşamaya başladı mı artık onu daha da çalıştıramazsınız. Böyle insanlar darda kaldığında alışkanlıklarını devam ettirebilmek için her kötülüğü de yaparlar. İşte bu açıdan ben onun kazancı için değil, adam olması için çalışmayı öğrenmesini istiyorum!..”

 

“Peki, şimdi nereye gitti, ya perişan olursa?”

 

“Nereye gittiğini bilmiyorum, ama Hamburg’da olduğunu duyuyorum. Tabii ki perişan olacak. Perişan olsun ki kendi varlığının ve insanlığın kıymetini bilebilsin! Üzülmeyin, o biraz perişan olduktan sonra gelip ettiğine pişman olarak işe başlar. Hem niye çalışmasın ki? Burada herkes çalışıyor, çalışmamak ve tembellik ayıptır. Benim çalıştığım fabrika sahibinin çocukları da bir işçi gibi sabah gelip akşam gidiyorlar ve belirli bir ücret alıyorlar. Çalışmak aynı zamanda da bir vatandaşlık görevidir” dedi.

 

Bu konuşmadan sonra başka bir şey sormadım. Bayağı etkilenmiştim. İzin isteyip çıktım ama bir insanlık dersini de öğrenmiş oldum. Zenginliğin her şey demek olmadığını düşündüm. O anda Almanya’da olduğumu unutarak, Türkiye’deki bazı zengin annelerin; “Benim kocamın varlığı torunlarıma bile yeter, oğlum gidip de üç kuruş için ona buna minnet mi etsin!” demelerini hatırladım ve ne kadar yanlış olduğunu düşündüm. Bunun nedenini düşünürken ülkedeki eğitim, kültür eksikliği ve bazı yanlış geleneklerin hâlen devam etmesi nedeniyle bir ilerleme olmadığı aklımdan geçti...        

 

Aradan dört veya beş hafta geçtikten sonra bir akşam ev sahibinin yüksek sesle konuştuğu duyuluyordu. Daha sonra öğrendim ki Karl gelmiş, annesinden özür dileyerek çalışmayı kabul ettiğini söylemiş. İş Bulma Kurumu’na giderek bir iş bulup çalışmaya başladı. Gene eskisi gibi ana oğul mutlu yaşamaya başladılar.

 

Ülkemin cahil bırakılan insanları, özellikle çağımıza uymayan gelenek-göreneklere tutsak olan anneleri? Ahh anneler, anneler; eli öpülesi öğretmen anneler!..

 

     Esat Yavuztürk

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.