"Çek bir poşet sallama çay!"

A -
A +

Baktık ki merak ettiğimiz o kimse caminin imamı. Sağ olsun namaz sonrası bizi bir restorana götürdü. Karnımızı doyurduk. Sonra bize şehir meydanını gezdirdi. -Dönüşte de bekliyorum. Kahvaltı yaparız, dedi. Dönüşte de şehre gitmek nasip oldu. Hem de kahvaltı vakti . Kahvaltı yaptık İskeçe'de. İnsanların çoğu Türkçe biliyor. Birçok restoranda Türk çalışanlar var. Türkiye'den geldiğinizi söyleyince vatandaş arasında ayırım yok. "Bunlar Türk öteleyelim falan" gibi bir yaklaşım görmedik. Ama kahvaltı yapmak istediğimizde bir baktık ki ne çay var ne peynir ne zeytin... Türk çayını unutmuş herkes... Varsa yoksa orada da Avrupa'daki gibi kahve kültürü. Eğer illa da çay isterseniz sallama çay kullanıyorlar. Bir de bizim bildiğimiz anlamda kahvaltı yok. Restorana girip kahvaltı istediğinizde börek sunuyorlar. Bizi fark eden bir Müslüman; "Gelin size evde bir kahvaltı yaptırayım" dedi. Evinde nefis bir kahvaltı hazırladı. Türk usulü çay demledi. Meğer evlerde aynı gelenek sürüyormuş. Sohbet ederken sorduk ister istemez. -Burada kültür anlamında nasıl bir durumla karşı karşıyasınız? Dedi ki: -Yunan hükümeti bize kendi müftülerini diretiyor. Biz ise kendi müftümüzü öneriyoruz... Biz onların gönderdiğini, kabul etmiyoruz. Onlar da bizim müftümüzü. Okullarda enteresan bir uygulama başlamış. Önceden çocuklarına Türkçe eğitim aldırmak için müracaat ettiklerinde Türkiye'den öğretmen çağrılmasına Yunan hükümeti izin veriyormuş. Ama zaman içinde Yunan öğretmenler yetiştirmişler. Ve Yunan hükümeti artık kendi ülkesinde yetiştirdiği kendi vatandaşlarından Türkçe dersi almalarını şart koşmuş. Bu uygulamalara karşı da oranın halkı enteresan bir şekilde kültür mücadelesi veriyor. Duygulandım. Bu serhat şehirlerimizi niçin hiç ziyaret etmediğimizi düşündüm. Birçok gurbetçi arkadaşımın ülkemize gidiş gelişlerinde buradan transit geçtiklerini gördüm. Daha enteresan olanı da şuydu. Bizim Avrupa'da yetişen özellikle ikinci ve hele de üçüncü kuşak vatandaşlarımız Üsküp denildiği zaman bilmiyor. İskeçe denildiği zaman bilmiyor. Ama onlara "Skopje" dediğinizde veya "Xantiye" dediğiniz zaman; -Haa, diyorlar... Hepsi bu. -Arkadaş yol üzerinde ecdat kenti Üsküp vardı, İskeçe vardı uğradın mı, diye sorduğumuzda "neresi ora?" diyorlar. -Ya hani Xantiye, dediğimiz zaman "haa tamam" diyorlar. Bir şeye sevindim. Balkanlar'da istisnasız her tarafta Ahmet Davutoğlu ismi bütün kalplere işlenmiş. Halil Özsoy-Kayseri

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.