Cenova’dan gelen gemi

A -
A +

“Tercümanım İhsan isimli Filistinli birisi… ODTÜ’de okumuş… İşletmeci…”

 

 

 

Libya’daki yıllarını anlatan rahmetli İbrahim Cevahir ağabey diyordu ki: Libya’yı tanıdık ve sevdik ama o süreçte çok da enteresan olaylar yaşadık. Örnek olarak zannediyorum 1976’nın Şubat veya Mart’ı olmalıydı… İtalya’nın Cenova kentinden malzememiz gemiye yüklenecekti… Maalesef malzemelerimizin, Avrupa’dan gelmesi hayli zaman alıyordu. Gereken zamanda gelmiyordu. Sipariş kalemimiz bu sebeple de hayli fazlaydı.

 

İlk gelecek olan malzeme ise kalıplık kereste ile demirdi. Biz onları beklerken, orada yüklenen limanda bir aksaklık çıkmış, demir ile kalıplık keresteyi yükleyememişler. Gemiye bu sefer, bir başka seferde gönderilecek olan barakalarımız yüklenmiş. Barakalar ki 600 kişi yatacak… Onları yüklemişler… Malzemeler arasında barakalar… Yataklar… Tencereler… Tabaklar… Hepsi 1200 tonluk gemiyle geldi. Gümrüğe indirildi…

 

Biz ise gümrüğe beyannamemizde “bu gemiyle kereste ile demir gelecek” diye önceden bildirmiştik. Tabii o yıllarda herhangi bir sorun ve değişiklik yaşandığında böyle şimdiki gibi telefonla ulaşma imkânı yok. Cenova limanında yaşanan sorun sebebiyle yapılan değişikliği teleks ile de bildirememişlerdi. Bizim değişiklikten haberimiz yoktu.

 

Gemi gelip de gümrükten ürünler indirilmeye başlayınca bir bakıyorlar ki demir iniyor ne kereste… Beyanname ile gemiden inenler birbirine uymuyor. Kazanlar iniyor… Yataklar iniyor… Kereste yok, demir yok... Beyannamedeki ile gemiden inenler birbirini tutmuyor.

 

Gece yarısı Tripoli’den, evden aldılar beni... 110 km mesafedeki Zora Limanı’na, oradan sahraya doğru getirdiler ve beni attılar nezarete… Kaçamasın falan diye... Gece mahkeme kurdular… Öfkeden duman olmuş herkes…

 

Tercümanım da İhsan isimli Filistinli birisi… ODTÜ’de okumuş… İşletmeci… Bu arada onu başka yere koydular beni başka yere… Benim İngilizcem de yok, Arapçam da…

 

Mahkemeyi kurdular iki üç sat içinde. Yani beni evden aldıklarında gece 23.00 falandı. Oraya geldiğimde saat 01.00 idi. Sabah namazına bir saat falan kala da mahkemeyi kurmuşlardı. “Evet?” dediler…

 

Hiç unutmuyorum. Tercümanım dedi ki: “Anlat bakalım?” diyorlar. Sen konuşacaksın, ben tercüme edeceğim.”

 

Tercümana dedim ki:

 

-Bak İhsan, sen sadece benim konuştuğumu söyle. Mantığına göre sakın düzeltmeye kalkışma. Bak düzeltiyorum derken hata yaparsın. Vebalıyla günahıyla ne konuşursam sen onu öyle söyle… DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.