Yıllar önceydi... Saat sabahın 09.30'unu gösteriyordu... Kapıdan içeriye bir müşteri girdi. Ama garip bir hâli vardı... Müşteri olsa rahat ve kendinden emin selam verir merhaba der istediği neyse onu söylerdi... Bu kimse içeri girerken bile tedirgindi. Girip girmemeye çekinir hâldeydi... Adımları geri geri gidiyor gibiydi...
"Hele hayırlısı bakalım" diyerek ayağa kalkıp "buyurun hoş geldiniz" dedim...
Yaz sıcağına rağmen üzerinde eski bir ceket vardı. Gömleğinin üstten iki düğmesi açılmış hâldeydi... Güneş yanığından kararmış bağrından ter sızıyordu...
Orta yaşlardaydı... Bir inşaat işçisiydi... Perişan durumda olduğu her hâlinden belli oluyordu. Dükkândaki tabureye oturmak ister gibi gözüme baktı... “Buyurun geçin oturun” dedim.
Dükkân tenhaydı... İşçiyle ilgilendim. Yorgun mu yorgundu... Henüz tıraş olamamış yüzüne, alnından bile ter sızıyordu...
-Buyurun kardeşim, hoş geldiniz?
-Hoş bulduk... Efendim ben sizden bir yardım istemeye geldim... Şu İstanbul gibi yerde, sizden başka sığınacak bir kimsem olmadığı için geldim...
Duygu dolu kelimeler söylüyordu. Acaba neydi derdi? Hem beni nereden tanıyordu? Sanki yüzüme bakarak beynimdeki bu soruları okumuş ki açıklamada bulundu:
-Dört sene önce gelmiştim yanınıza... Oturup bir çayınızı içmiştim... Hatta bir ürün almıştım sizden... Hemşehri çıkmıştık...
Hatırlamadım ama, belki olabilir. Çünkü çok müşterim vardı... Nihayetinde esnaftım... Bunlardan biri olabilirdi...
-Buyurun nedir derdiniz, hayırdır inşallah, dedim.
Bu söz üzerine gözleri doldu geldi... Sabredemedi, ağlamaya başladı karşımda... Oldum olası dayanamam gözyaşına... Yüreğime akar her damla gözyaşı benim... Bakışlarımı gözlerinden kaydırırken kulağım ondaydı... Ağlamamak için kendini tutmaya çalışan, fakat sesine söz geçirse de gözüne söz geçiremeyen zavallının anlattıkları insanı kahrediyordu...
-Çarptılar beni abi, bir semt pazarında çarptılar... İki aydır geceli gündüzlü çalıştım. İnşaatlarda sabahlayıp kuru ekmek yiyerek biriktirmiştim paramı... Sevincimden içim içime sığmıyordu... İki yavrum beni bekliyordu memlekette... Anam beni bekliyordu... Para bulup da tedavi ettiremediğimiz babamın ölüm hâli hâlen gözlerinden gitmiyordu... Hiç olmazsa anamı tedavi ettirebilmenin arzusuyla yanıyordum... DEVAMI YARIN