Bu adamın benden soğumasına anlam veremiyordum. Aslında o beni sevmişti. Şimdi nasıl olmuş da değişmişti? Ben ev hanımıydım. O ise iş yerinde kendine bir arkadaş peydahlamış. Bu gerçeği öğrendiğimde hiç umursamadım. Kavga edecek halim yoktu. Ama çocuklarıma kim bakacaktı? Öyle pervasız konuşuyordu ki inanamadım. Meğer mahkemeye boşanma dilekçesi bile vermiş. Çocuklar ne olacak dedim. Cevap bile vermedi. İyi ki annemler var diyordum. Onlar bize sahip çıkardı. Meğer yanılmışım. Ben ağlamaktan gözlerim şişmiş anneme derdimi anlatıyordum. Annem beni, sanki dizi film izliyordu. Bir ağzında sakızı yoktu. Cevabı çok korkunçtu: -Benim evimin huzurunu bozma. Meğer ben "annem babam, abim var" diye kendimi kandırıyormuşum. Mahkeme günü gelene kadar kocam eve bile uğramadı. Niye uğrasın ki. O zaten yeni evini kurmuş. Tamam da, biri karnımda iki çocuk onun çocuğu değil mi? Bu mu insanlık? Bu mu erkeklik? Yeni konuşmaya başlayan kızım sürekli "Anne babam nerde?" diye soruyor, uykudan "baba" diye ağlayarak uyanıyordu. Komşuların yardımlarına kadar düştüm. Nihayet evin kirası da verilemeyince ev sahibi "çıkın" dedi. Vicdansız annem ise "çocuğunu istemem" diyordu. O sebeple de sığıntı gibi yerleştim baba evine... Babam yaşananlara kahroluyor ama anneme söz geçiremiyordu. Zaten çok yaşamadı. Gördüklerine dayanamadı adamcağız. Çünkü annem sofraya bir tabak daha fazla koymak istemiyordu. Dedim ki: -Tamam, doğumdan sonra iş bulup çalışacağım. Senin bir göz odanda kiracı gibi oturacağım. Ne çileler çektim anlatamam... Doğum sonrası kundaktaki bebeğimi bırakıp iş aradım... Sırf annemin sofrada yediğimiz lokmalarda gözü kalmasın diye. Bu benim öz annemdi. Gündüz çocuğumu eve bırakıp giderken sanki sokağa terk etmiş gibi geliyordu. Çünkü beni istemeyen annem bebeğime mi bakacaktı? Bir tekstil firmasında bulaşıkçı olarak işe başladım. Kısa zamanda aşçı oldum. Ama akşam eve giderken kuş olup uçasım geliyordu. Çünkü evde bebeciğim kim bilir ne haldeydi? Büyük kızım ser sefil haldeydi. Çoğu kez eve geldiğimde ağlar bulurdum. Bebeğime ne mama yapmış ne bi şey. Altını temizlememiş. Sanki "ölsün" diye. Halimi gören iş yerinden bir arkadaşın vesilesiyle ikinci evliliğimi yaptım. Çok tereddüt ettim. Ama bir evim olursa yeniden evimin hanımı çocuklarımın annesi olurum diye razı oldum. İki çocuğuma kol kanat germesi şartıyla evlendik. Bu evlilikten de bir oğlum oldu. ikinci kocam çocuklarıma baba olmadı. Ama hiç olmazsa huzursuzluk vermiyordu. Ona da razıydım. Kazancıyla kıt kanaat geçiniyorduk. Büyük kızım bu sene okula gidecekti. Okul masrafları söz konusu olduğunda bir kere daha kahroldum. Bu eşim diyor ki: -Babası karşılasın... Kızımın babası ise avukat tutmuş her şeyi üstüme yıkmıştı. Nafaka bile vermek istemeyen adam okul çantası, servisi gibi masrafları karşılar mı? Namuslu olmak, namusuyla yaşamak istemek, niçin namuslu insanlara bedel olarak ödettiriliyor bu toplumda? Namuslu olmak suç mu? Hep mi namussuzlar gününü gün edecek? Hep mi namuslu insanlar mağdur olacak? Benim iki çocuğumun ne günahı var? İkinci evliliğimden doğan oğluma annelik yaparken, ilk çocuklarıma yapamadığım anneliğimin acısını ve vicdan azabını kim yüreğimden alacak? İnsan yanlış bir evlilik diye düşünebilir. İnsan eşinden eskisi gibi hoşlanmayabilir. Ayrılmak isteyebilir. Ama insan çocuklarından vazgeçebilir mi? Onları annesiz ya da babasız bırakmaya ne hakkı var? Rumuz: "Kırlangıç" - Eskişehir Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00