Çocukluğumun çıkmaz sokakları...

Sesli Dinle
A -
A +

Çocukluğumda neşeyle oynadığımız, gerçek anlamıyla çıkmaz sokakları düşündüm bir an. İstanbul'un çıkmaz sokakları ne çoktu o zamanlar… Benim neslimin kısa pantolonlularının sevdiği bir kadastro açmazıydı kör sokaklar.

 

Bir sağa bir sola saptığınız beyaz badanalı evler arasındaki dar dönemeçlerin nihayetinde, yosun tutmuş bir bahçe duvarı ya da kırmızılı mavili renklerle sevimlileştirilmiş kenarlarına margarin veya peynir tenekelerinden yapılmış kırmızılı pembeli sardunya saksılarının olduğu, merdivenli kapı eşiklerinin önünüzü kestiği hiçbir yere gitmeyen sokaklardı...

 

Bir arkadaşınızın evinin güvenli ve günün bir iki saati hariç hep gölgeli ve serin mekânları olurdu çıkmaz sokaklar. Sessiz sakin, gürültüsüz, huzurlu...

 

Çatı tereklerinin kenarından, isten kararmış bacaların üzerinden gördüğümüz parıldayan gökyüzünde yan yana süzülen bulutlardan birilerini tutar, yere hiç çekinmeden sırtüstü yatarak hangisi diğer evin ardına daha önce geçecek yarışmaları yapardık…

 

Evlerimizin uzantılı bir salonu gibi olan sokağın, hayali camlarını açar merakla bakarak kuşları izlediğimiz bir sığınak hâline getirirdik…

 

Merdivenler ya da yere oturup sırtınızı komşu ev duvarına dayadığımız Arnavut kaldırımlı hayal sahneleri, artık hangi nahif konulardan konuşuyorsak omuz omuza itişip kakıştığımız sohbet odalarımız olurdu…

 

Annelerimizin “sokaktan ayrılmayın” dedikleri sadakatle teslim edildiğimiz semt kısımları, ebeveynlerin pencereden göz attıklarında top oynayan çocuklarını gördükleri, neşeli seslerin yankılandığı okul avluları gibi alanlardı çıkmaz sokaklar…

 

Yan bahçelerden uzayan daha çok ceviz, incir ve dut ağaçlarının gölgesinde, büyüklerin akşam kahvelerini içtikleri özel çay bahçeleriydiler. Kız erkek sahiplenilen küçük meydanımıza bakan kapılardan biri sıklıkla açılır, elindeki tepside evde yeni pişirilmiş poğaçaların, sigara veya çiğ böreklerin, peynir ve domatesle berkitilmiş taze yarım ekmeklerin olduğu bir ziyafet tabağı ile beliren hanım teyzeler, “Gelin bakalım haylazlar...” diye seslenirlerdi gülümseyerek.

 

Kışın botlarımızla içine girip zıpladığımız su birikintilerinin, kar yağdığında biz basmadan bozulmayan kaymak alanlarımızı teşkil eden âdeta saklı vadilerimizdi sokaklarımız. O zamanki çıkmaz sokaklarımızın çıktığı birçok yer varmış aslında.

 

     Hakan Kınay

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.