Dedemin köstekli saati...

A -
A +

Çocukluğumdaki hayatımla ilgili duygu ve düşüncelerimi paylaşmaya bugün de devam ediyorum...

 

Dışarıda olmayıp da salıncağa binemeyen arkadaşlarımız yerine de içimizde bir üzüntü olacak sallanırken. Aynı şimdi bir şeye sahip olduğumuzda sevinirken, başka arkadaşlarımızda da olmasını temenni ederkenki hâlimiz gibi. İkisinde de samimi ve bir o kadar da iyi niyetli. Çocuksu bir sevinç ve içten bir burukluk... Bu iki duygu canlı kaldıkça içimizde, geçmişle olan bağımız her zaman taze kalacaktır. Çünkü saf sevinç, dostlar ve aile ile yaşanır, içten bir burukluk ise ikisinin de olmadığı bir zaman diliminde. Ne dost muhabbetinden eksik kalalım ne de kalbimiz o burukluğu hissedemeyecek kadar hissiyatsız kalsın...

 

Kalp hissizleşince, muhabbet bağı da kopar, dost yüzü de unutulmaya mahkûm olur. Muhabbetimizi kalpte taze tutmak için bolca hatıralara yolculuk yapabiliriz. Zaman defterinde yolculuk yaparken zihnimizdeki donuk hatıraları da canlandırma fırsatı buluruz.

 

Benim sıkça zihnimde canlandırdığım sahnelerden biri, dedemin her köyden gelişinde, hasır çantasından bana uzattığı köy gofreti ve kulağıma koyup uzun uzun dinlettiği köstekli saatidir. “Dinle bakalım, nasıl tik tak yapıyor duyuyor musun?” diyerek cebinden çıkardığı köstekli saatini kulağıma götürmesini hiçbir zaman unutmam. Nereden bilebilirdim aslında o "tik tak"ların benim ömrümün dakikaları olduğunu. Çocuktum bilemedim. Bir gün o köstekli saatin duracağını, tik tak eden saatin süresi dolup dedemin beni bırakıp gideceği zamanı bilemezdim. Şimdi hâlâ kulağımda bir tik tak sesi ve saatin üstündeki tren resminin gözlerimin önünden gitmemesi...

 

Sevdiklerimiz zaman trenine binip “geçmişte anacağımız anı” olarak kalmadan, gidip onların ellerini öpelim, yüreklerine dokunalım. Şefkatli nazarları ile gönlümüzü şenlendirelim. O yüzden vakit dolmadan, hayattayken sevdiklerinizin ellerinden tutun, yelkovan akrep hâlâ ahenkle birbirini takip ederken ailenizden sevginizi eksik etmeyin...

 

Şimdi bana dedemden kalan, isli kandil lambası, köstekli saati ve cüzdanında taşıdığı çocukluk fotoğrafım. Sevdikleriniz hatıra olmadan, yaşadığınız an “geçmiş zaman” olmadan, sevdiklerinizin de bulunduğunuz andaki kıymetini bilin. Bakın işte o zaman nasıl da aralanıyor geçmişle aranızdaki bağ yeşeriyor bütün güzel anılar ve canlanıyor bir bir unutulan değerler...

 

     Amine Kübra Salar

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.