Daha beş sene öncesine kadar, evlerinin kirasını ödemekte zorlandıklarını söylüyorlardı. Kocası bir arkadaşla iş yapmaya karar veriyor. Adamcağız gerçekten işinin ehliymiş. Sağ olsun kendi de çok iyi biriydi. Hiç öyle "zengin oldum" diye kimseyi beğenmezlik etmedi. Lakin cepte para olduğu zaman insan yerinde duramıyor. Bir de baktık, bizim arkadaş sürekli alışverişte. Bir gün evinin perdelerini değiştiriyor. Bir gün bilmem ne alıyor. Allah herkesin gönlüne göre versin. Zavallı çok çekmişti. Hakkıydı. Bir veya iki sene sonra da müjdeyi duyduk: -Çok şükür bizim de artık kendi evimiz oluyor. -Hayırlı olsun. Nereden ev alıyorsunuz? -Filan semtten... Ben kendim beğendim. Darısı olmayanların başına. Hayırlı olsun dedik. Tebrik ettik. Çok sürmedi, arkadaşım bulunduğumuz mahalleden taşındı. Kendisiyle sarılıp ağlaştık. Ne de olsa yılların verdiği dostluk vardı. -Herkesi yemeğe beklerim, diyerek ayrıldı. "Gidiyorum ama aklım hep burada kalacak. Hani yeni komşularım kim olacak, anlaşacak mıyım anlaşamayacak mıyım bilmiyorum?" dedi. Böylesi buruk sevinçlerle yolcu ettik. Hayat ne enteresandı. O eve yeni kiracılar taşındı. Artık yabancı birinin evi olmuştu... Bir ay sonra arkadaşım bizleri evine davet etti. Gerçekten saray gibiydi. Her şeyi yenilemişti. İşleri çok iyi gidiyormuş. Ama gözden ırak olunca gönülden de ırak olunuyordu. Artık yıllar geçtikçe aramızda mesafeler olmaya başlamıştı. Önce düğünde bayramda arayıp sorarken, daha sonraları birbirimizi unutur olmuştuk... Beş sene sonraydı. Bir vesileyle, ikimizin de arkadaşı olan bir arkadaşımızın kızının düğününde karşılaştık. İnanın tanıyamadım. Ne kadar değişmişti. Kılık kıyafet insanı ne hale sokuyordu. O bana seslendi: -Abla abla. Dönüp baktım. Gözlerindeki tebessümden tanıdım. Bir kucaklaştık ki sormayın. Hemen yanı başındaki sandalyeye oturttu bizi. Eşlerimiz de hoş beş ettiler. Düğünden maksat muhabbet değil miydi? Önce arkadaşlarımızı sordu. Mahalledeki o günleri özlediğinden söz etti. Sonra kendisinden söz açtı yine kendisi. Farkında değildi ama bulunduğu ortama göre hareket etmeye ve o pencereden bakmaya başlamıştı dünyaya... Yemekler geldi. Fakat bizim arkadaş şöyle birkaç lokma alıyor, sonra tabaktan el çekiyordu. Hay sormaz olaydım. Dedim ki: -Heyecandan tabağındaki yemekleri bile yarım bırakıyorsun? Verdiği cevaba şaşırdım kaldım: -Hayır abla. Genel yerlerde tabağı silip süpürmek görgüsüzlük sayılıyor. O bakımdan. S.A.-Ankara > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00