Yasa ve yönetmeliklere harfiyen uyan iyi bir yurttaş mısınız? "Evet" mi dediniz? - İnanayım mı? İnanayım da "aptal" deyin bana, pışık! Kaç baharın yoğurdunu yemişim ben, kolay kolay aldatamazsınız beni; hanımefendiler, beyefendiler! "Ne demek istiyorsun sen muhterem?" mi diyorsunuz. "Çağdaş bir ülkede, bir hukuk devletinde yurttaşın beyanı "doğru", "gerçek" kabul edilir. O ülkenin yurttaşları, yasa ve yönetmeliklere uygun olarak hareket ettiklerini kanıtlamak zorunda değildir" mi diyorsunuz? "Aksine, yurttaşın suç işlediğini iddia eden, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Devletimiz bir hukuk devleti olduğuna göre başka türlü düşünmek mümkün değildir" mi? Ne güzel! -Siz yine böyle düşünmeye devam edin... Ama ben size sıcağı sıcağına yaşadığım bir olayı anlatayım: Yayınevimize kayıtlı üç arabamız var. Ekonomik kriz her kesimi etkiliyor da kuşkusuz, belki en çok da yayın sektörünü ve bizi... Baktık ki, matbaaya ve kâğıtçıya gittikçe yükseliyor borcumuz, satalım arabalarımızdan birini de, azaltalım borçlarımızı biraz; diye düşündük. On gün önce, trafikten "temiz kâğıdı"nı çıkarıp noter senediyle satıp parasını peşin olarak aldık. "Doğru karar verdik; iyi yaptık!" dedik eşimle. Öyle ya, malın var ama sıkıntı çekiyorsan, neye yarar? Ve ufak ufak erimeye başlamışken sattığımız arabanın parası, bir telefon... Satış işlemleri için vekâlet verdiğimiz dostumuzdu arayan: "-Hüseyin Bey, sattığımız arabanın üzerinde haciz var mıydı?" "Ne münasebet Doğu'cuğum? Haciz olsa, bir hafta önce temiz kâğıdı vermezler, dolayısıyla noter de satış işlemi yapmazdı." "-Elbette... Doğru söylersin de... Satın alan arkadaş, ruhsat çıkarmak için trafiğe gittiğinde, 'üzerinde haciz var' diye ruhsat vermemişler." "-Bu işte bir yanlışlık var mutlaka... Biliyorsun, otomobil banka kredisiyle alınmıştı. Borcunun ödendiğini, bankanın koyduğu haczin kaldırıldığını gösteren belge dosyada... Bu belgeyi de iki hafta önce aldık zaten." "-Biliyorum Hüseyin'im, biliyorum da... Trafik neden vermedi ruhsatı, onu anlamıyorum. Ben bir araştırayım. Sonucu bildiririm sana." "-Lütfen!" Düşünüyorum da... Ödenmemiş bir senedim yok, çekim yok... Bankaya kredi kartı borcum yok... Hiç haberim olmadan kim, niçin haciz koysun ki arabamıza? Bir yanlışlık olduğu kesin... Yüzde yüz hem de... Ama ne? Derken, telefon yine Doğu Bey'den: Ben gayet rahat "-Tamam, yanlışlık olduğu anlaşıldı" diye bir haber beklerken, dostum ne dese beğenirsiniz? -Maalesef doğru... Bornova Vergi Dairesine 189 bin lira vergi borcun varmış. Haczi koyan da onlarmış. -Doğu'cuğum! İzmir'le, Bornova ile ne ilgim var benim? Ben İstanbul-Hocapaşa Vergi Dairesine bağlıyım. -Biliyorum da internetteki kayıtlar böyle söylüyor. - Sanırım ki, bir isim benzerliği dedim. Ardından biraz da şakaya vurdurarak "Baktılar ki, Bornova'da yaşayan Hüseyin Erkan adlı mükellefin borcu var devlete... Baktılar ki aynı isimde bir adamın da arabası var. Haciz koyalım da borcunu ödemeden satamasın otomobilini; dediler. Piyango bana vurdu!" Bunun başka bir açıklaması olabilir miydi? Ama bir yandan da endişelenmeye başlamıştım. Haciz koyan kurum bir vergi dairesiydi. Resmi kurum böyle rastgele isim benzerliğiyle haciz mi koyardı? Tamam da ben de kendimi biliyordum. Bornova'da herhangi bir işim olmamıştı ve olamazdı. E, şimdi ne olacaktı? Satıp parasını harcamaya başladığım araba da bir tarafa böyle bir şirketle ilişkimin ve 189 bin liralık borcun bana ait olmadığını devlete nasıl ispatlayacaktım? (Devamı yarın) > Hüseyin Erkan-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00